İktidar için hangi yöntem daha doğrudur? CHP’li belediyelerin işlerini zorlaştırmak, engel çıkarmak, hareket alanını daraltmak ve hatta yetki alanlarını kısıtlamak mı, tersi mi? Bunu bir kez daha erkenden ve vakit geçmeden düşünmenin faydası var.
Bilhassa İstanbul ve Ankara belediye başkanlarının kısıtlanması, onlara rutin işlerde bile blokaj uygulanması hem yanlış hem de siyaseten büyük bir hatadır. Malum, belediye meclislerinde azınlık olmaları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı dezavantajlı duruma itiyor. Buna ilaveten iktidarın siyasi rakibi konumunda olmaları iki başkanı ayrıca merkezi idarenin gözünde sevimsiz kılıyor. Böyle olduğu için, bugüne kadar AK Partili belediye başkanlarına yönelik hiç düşünülmeyen ve ilk kez yeni belediye başkanlarını hedef alan karar ve uygulamalar duymaya başladık.
Baştan söyleyelim bu yaklaşım iktidarın lehine sonuçlar doğurmaz. Yani, günün birinde İmamoğlu ve Yavaş’ı karşıya alıp ne kadar başarısız oldukları ve sözlerini yerine getiremedikleri gibi bir yargıyı asla garanti etmez. Zira, bugün artık irili ufaklı bütün hamleler halkın gözü önünde cereyan etmekte ve herbiri seçmen olan sıradan insanların adalet ve vicdan terazisinde tartılmaktadır. Eli kolu bağlı belediye başkanı görüntüsü seçmeni yeniden iktidarın adaylarına yöneltmez. Bilakis, CHP’li başkanların zaten seçilme gerekçeleri olan iktidarın tek yanlı ve kendine odaklı tatbikatlarının altını daha kalın çizgilerle çizer.
***
Bu açıdan İstanbul seçiminin tekrarı ders alınması gereken açık bir uyarıydı… 31 Mart’ın ardından makulü ve demokratik tavrı temsil edenler, seçimin asla yenilenmemesi gerektiğini ve bu fikrin kaybetmeye mahkum olduğunu söylediğinde, dikkate alınmak şöyle dursun ağır ithamlarla yaftalanmışlardı. Ama dramatik şekilde haklı çıktılar. Bugün yaşanan tablo seçimin tekrarının yarattığı etkiyi belki yapar, belki yapmaz. Ama siyasi tutarlılık ve hakkaniyet yerel yönetimlerin negatif ayrımcılık görmemesini gerektirir; burası kesin.
Bununla birlikte belediye meclisleri elbette denetim görevlerini agresif şekilde yerine getirme hakkına sahiptir. Merkezi yönetimin de siyasi rakibi durumunda olan belediyelere karşı cömert olması beklenemez. Siyasetin sınırları içinde ve centilmenlik dairesinde bazı hamleler de olacaktır. Ancak, AK Parti döneminde belediyeye ve dolayısıyla İstanbul ve Ankara halkına sağlanan imkanların şimdi başkanlar değişti diye esirgenmesi izah edilemez.
Tekrarlayalım… Bu tavır CHP’li belediyeleri sanıldığı gibi başarısız göstermez, bilakis mağdur gösterir. Hatta, günün sonunda başarısız olsalar bile…
Kaldı ki, buna ihtiyaç duyulması da AK Parti gibi muazzam iktidar gücüne sahip bir parti için gereksizdir. Aksine, başkanlık sisteminin böyle bir gerekçeyle tartışılır hale gelmesini de önlemek için yeni sistemin farkı yönetimlerle de işlediğini göstermek daha mantıklıdır. İktidarın kafayı CHP’li belediyelere taktığı kanaati acilen dağıtılmalıdır. Bu politik/psikolojik faktör siyaset gündeminin dışına çıkarılmalıdır.
Belediyelere farklı partiden oldukları için haksızlık yapmak yerine nötr tavırla yaklaşmak ve onları adil şartlarda halkın gözü önünde gerçekten bir başarı/başarısızlık sınavına sokmak isabetli olacaktır.