İşler yolunda giderken mükemmel, hatta dahiyane görünen siyaset tarzı kriz zamanlarında çaresizleşebiliyor. Siyasi akıl eseri olduğu varsayılan hamlelerin birdenbire sıradanlaştığı ve küçümsenen rakiplere altın tepsi içinde sunulan avantajlara dönüştüğü görülüyor. 2019 yerel seçimleri öncesinde CHP’nin oyun planını bozamayan; bir hışımla bozmaya çalışırken ona destek veren siyasi dil ve tavır bunun göstergesiydi. Devamında, benzersiz bir siyasi hatayla İstanbul seçimlerini iptal ettirerek Haziran’da yaşanan yenilgi tablosuna mahkum olmak da kriz zamanlarında siyasi hamle yapabilme kapasitesi üzerinde büyük bir soru işareti yarattı. “Hiçbir şey olmasa da kesin bir şey oldu” vecizesi bu çaresizliğin sloganı oldu. Sözün sahibi aslında, o güne kadar hayranlık duyulan siyasi akla güvenerek, seçimin sonucunun mutlaka AK Parti lehine değişebileceği garantisini umut ediyordu. Mutlaka bir şey olmalıydı! Heyhat, bir şey olmadı, sonuç değişmedi, hatta daha kötüsü oldu…
AK Parti, 17 senedir art arda seçim başarılarıyla bilek bükerek geldiği 2019 Mart yerel seçimlerine kadar siyasi hamlelerindeki becerisi tartışılmaz bir siyasi hareketti. Seçimin hemen ardından da parti olarak hem de bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimde verilen mesajı alacağı ve dilde, üslupta, politikada değişime gideceği düşünülüyordu. Bu da olmadı ve Cumhurbaşkanı kendisini zirvede tutan iş yapma biçimine ve politik üsluba sadakatten vazgeçmedi. Mart seçimini iptal etmekle benzeşen kararları almaya devam etti. Erdoğan ve AK Parti ve de sahip oldukları iktidar, belediyelerde CHP’ye iş yaptırmamak adına bütün imkanları seferber etti, etmeye devam ediyor. İktidardaki AK Parti, yerelde iktidar olan CHP’nin muhalefeti olarak eşzamanlı ikinci bir mesaiyi sürdürüyor. Özellikle de siyasi ve icrai öneminden dolayı İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik engelleyici hamleler bitmiyor.
Ne var ki bu iyi bir fikir değildir ve uyguladıkları politika iyi gitmemektedir.
Muktedir, güçlü, her şeyi bilen ve siyaseten akıl dolu olduğu varsayılan iktidarın yerel seçimlerdeki kayıp karşısında düştüğü durum ve bununla baş edebilmek için kullanmayı denediği yöntemler, kendisine atfedilen bu özelliklerle uyuşmuyor. İktidarın İmamoğlu ile imtihanı AK Parti’nin ve Erdoğan’ın siyasal becerisini sorgulatacak boyutta başarısız gelişiyor.
Son hamle bilindiği gibi belediyelerin borç yapılandırma ve kamuya olan diğer borçları için genel bütçe gelirlerinden aldıkları payların kesinti oranlarını yükseltilmesidir. Böylelikle, vergi gelirlerinde yüzde 40 kesinti yapılan belediyeler için ilave yüzde 10, yüzde 25 kesinti yapılan belediyeler için ilave yüzde 25 kesinti uygulanacak. Bugüne kadar hiç akla gelmeyen bu karardan en çok etkilenecek gayet tabii ki CHP’li büyükşehir belediyeleri olacak.
Baştan beri, belediyenin ulaşımla ilgili karar yetkilerinden üreteceği ekmeğe, salgın için yardım toplamaktan Galata kulesini almaya, bağlı tesisleri ilçelere aktarmaktan Büyükşehir’in otopark yetkilerine kadar akla gelen her hamleyi yapmaktan geri durmayan iktidar böyle yöntemlerle CHP’yi yerelde başarısız kılmayı hedefliyor ama işe yaramaz.
Nasıl yıkıcı, engelleyici muhalefet senelerce muhalefetin işine yaramamış ve AK Parti’yi büyütmüşse şimdi de CHP’yi büyütür. İktidar gücünü kullanarak baskı yapmak, engellemek, kısıtlamak ve belediyelerin elini kolunu bağlamak fayda sağlamaz. İktidar rekabet yapar, muhalefet yapmaz; kural dinlemeyip illa yapacaksa da böyle muhalefet olmaz. Millete ulaşacak hizmete mani olan siyasetten yapana fayda çıkmaz.