Her şeyi belirsiz güçlere, esrarengiz ilişkilere, karanlık odaklara yahut “Biz mükemmeliz ama imkan vermiyorlar”a bağlama bahsinde kabiliyetimiz yüksektir ama sandık görüldüğü için yeniden hazırlanmak gerekiyor. Bir yanda Amerika’dan Avrupa’ya bütün ülkelerin tek derdinin Türkiye’ye çelme takmak olduğuna inanlar öte yandan sinirle oflayıp puflasa da bu hikayeyi mağlup edemeyenler… İki grup için de bol malzemeli bir döneme giriyoruz. Esasen, hep içinde olduğumuz bir dönemin yeni perdesi açılıyor.
İktidar açısından tablo o kadar tatsız ki bu saatten sonra olup bitenleri akılla, mantıkla, hesapla, kitapla izah etmek mümkün değildir. Hayat çok pahalı, faizler çok yüksek, Dolar aşırı değerli, borç bini aşmış, işsizlik çok, üretim hala inşaata gıpta ediyor; bütün bunlara yolsuzluk ve usulsüzlük de eşlik ediyor. Sen iktidar olsan, seçime de şurada sayılı gün kalmışsa ne yaparsın? Durumu düzeltmek için rasyonel politikalara geçmeye vakit mi var? Vakit varken bile bunu tercih etmeyen, şimdi en kritik zamanda “hain, illet, zillet, işbirlikçi” kesimlerin dediğine mi gelecek? Mümkünü yok. Gayet tabii ki soğan/patates stokçusu, süpermarket lobisi, faiz baronları ve onların yerli işbirlikçilerini anlatacak. Zaten tanıdık hikaye, zaten epeyi seçim de kazandıran bir taktik; o vakit buradan devam.
İktidarın en büyük propaganda gücü şudur. Ekonomi veya dış politika planlarında rasyonaliteyi umursamazken, muhaliflerinin büyük bir gayretkeşlikle olup bitenlerde mantık aramaları ve her şeyi iki kere iki dört eder disiplini içinde düzeltmeye çalışmalarıdır. Siyaset, senelerdir birbirini duymayan böyle iki farklı frekansta konuşuyor ve iktidar kendi frekansında işini görüp çıkıyor. Muhalefetin iktidar icraat ve sözlerinde bulduğu sayısız çelişki ve tutarsızlık bu yüzden kar etmiyor.
Cumhurbaşkanı, Mısır için dün böyle demişti, bugün böyle. İsrail için de, BAE için de dün ne diyorduk bugün ne? Ya da her tarafı betonla doldurduktan sonra, “İstanbul’a ihanet ettik” diyor baksanıza.. Ve o lafı dedikten sonra yine betona devam ediyor, nasıl oluyor? Bir hafta önce “Suriyelileri asla göndermeyeceğiz” deyip sonra “Göndereceğiz” diyor. İşe bak… Eski bakan ekonomiyi batırdı, Cumhurbaşkanı çıkıp “Artık acı ilaç içeceğiz” dedi. Birkaç hafta sonra acı ilaç kadrosunu kovup eski bakanın adamlarını getirdi. Ne büyük çelişki! “Faiz sebep enflasyon sonuçtur” dedi, o günden beri hem faiz, hem enflasyon, hem de Dolar zirve üzerine zirve yaptı; ne büyük tutarsızlık!
Evet çelişki, evet tutarsızlık… Ve bütün bunlardan tarihe düşen kayıt da dramatik olacak ama bunların gündelik siyaset için anlamı yoktur. Dün dündür, bu sabah bu sabah, bu akşam da bu akşam. Çünkü her şeyi tayin eden dış güçler vardır. Her şeye karar veren malum odaklar, bizi kıskanan saymakla bitmez memleket vardır. Üstüne üstlük yatıp kalkıp Türkiye’ye çelme takmaya çalışan küresel dünya bilmem neleri vardır. Mücadele hiç kolay değildir. O görünenler asla tutarsızlık değildir. Politikaları, lafları, sözleri her gün değiştirip adamlara şaşırtma vermek şarttır. Mesela, 2023’te dünya gücü olacağımızı sanıyorlardı, son anda 2053’e kaydırıp ters köşe yaptık!
Seçimin tansiyonu yükseldikçe daha neler göreceğiz neler. Ne var ki iktidarı çelişkileri ve tutarsızlıkları üzerinden eleştirmek kolay olsa da pek faydalı olmayacak. Muhalefete başka frekansta herkesin ilgisini çekecek yeni bir hikaye gerekiyor. Baktıracak, dinletecek, merak uyandıracak…
Dünyanın ve Türkiye’nin anlaşılmaz bir esrar perdesi etrafında döndüğüne inanlarının diline kuvvet, buna inanmayan ama ne anlatsa boş olanlara da sabır niyaz ederim.