Muhasebe yapmak için illa da bayram veya sene başını beklemek gerekmez ama takvim yaprakları böyle zamanlarda insanı biraz daha zorlar. “Bir bayrama daha…” veya “Bir yıla daha...” girerken, “Nasıl giriyoruz?” sorusu zihinleri kurcalar. En azından yazar tayfası için olmazsa olmaz bir mesuliyetmiş gibi kendini gösterir.
Bayramlar aynı coğrafyanın siyasi ve ahlaki muhasebe kayıtları için sarsıcı hatırlatma günleridir. Hatırlama ve yüzleşme cesareti onlara elbette… Ortada, her yıl daha mutsuz, adaletsiz, kan ve gözyaşına mahkum olan bir dünyanın resmi vardır. İslam dünyasının küresel çaresizliği de kendi içindeki sınırsız adaletsizliği de o resimdedir.
Ne yazık ki mesele sadece her bayramda biraz daha geri gitmek kadar, geri gidiş böylesine dramatik devam ederken hamasetin yükselmesidir.
***
En büyük sembolden başlayalım…
Filistin son bayramdan bugüne biraz daha imkan, statü ve İsrail hükümetinin yeni yerleşim planları nedeniyle toprak kaybetmiştir. Bugün artık, merhum Arafat’ın “hain” olarak anılmamak için imzalamaktan çekindiği barış anlaşmaları bile hayaldir. Artık, çözüm ve barış teklifi dahi yapılmamaktadır.
Kırım ilhak edilmiş ve mesele kapanmıştır. Son bayramdan bugüne dünyada yaprak kımıldamamış ve itiraf edelim ki orada neler olup bittiğine dair malumat bile kesilmiştir.
Uygur Müslümanları’na baskı, asimilasyon ve zulüm devam etmektedir. Son bayramdan bugüne Uygur için BM’de yapılan kınamaya tek bir İslam ülkesi imza atmamıştır, atamamıştır.
Myanmar Müslümanları’ndan iki bayramdır haber yoktur. Dünyanın en fakir ve yalnız rejimlerinden biri olan Myanmar devleti dahi kimseyi umursamadan yapmak istediğini bihakkın yapabilmiştir. En sessiz ve ilgisiz kalan yine İslam ülkeleridir.
Son bayramda Keşmir’in Müslüman halkının anayasal hakları ve statüsü vardır, şimdi yok. Hindistan, Pakistan hükümetinin çaresiz bakışları altında Cammu Keşmir’i ilhak etmiştir. Çaresiz kalan sadece Pakistan değil, bütün İslam ülkeleridir.
Libya son bir düzine bayrama olduğu gibi yarına da devletsiz ve kanlı atıyor. Aynı çaresizlik…
Tıpkı, vatanlarından kopartılan Suriyeliler, Filistinliler için uzakta hayat nasıl bir çaresizlikse…
Yemen’i unutmayalım ki Müslümanın Müslümana ilgisizliği kadar zulmü de bilinsin. Kaç on bin kişi öldü, kaç yüzbin çocuk sadece iyi beslenemediği için şu saatte ölüyor bilinmez. Bilinen tek şey yine, koskoca bir coğrafyanın sefaleti.
Ramazan’dan bugüne durumu iyileşen problemli hiçbir İslam halkı yoktur. Bilakis hepsi daha da gerilemiş; ya unutulmuş ya da görünmez kılınmıştır. İki bayram arasındaki tek fark hamasetin daha da artmasıdır. Din, iman, ümmet, tarih, kardeşlik soslu nutuklar bir uçtan bir uca yankılanmaktadır. Her melanetin karanlık güçler, haçlılar, kirli ittifaklar vesairelerin başının altından çıktığına dair o bitmez hikayeler yeni versiyonuyla tekrarlanmaktadır. Bir tanesi dahi insanlarına huzur veremeyen İslam devletlerinin gerçeklerden kaçışı hızlandıkça hızlanmaktadır.
Yarın sabah, sadece acılı ve kanlı değil, her sahada mağlup bir bayrama uyanacağız. Mübarek olsun. Olsun da belki bir berekete kapı aralanır.