Türkiye bir yandan gerilimin merkezinde ve demokrasiyle olan ilişkisini hala güncelleyememiş bir sorunlar ülkesidir. Ama öte yandan müthiş bir potansiyelin de adresidir.
Evet, terör geri döndü ve en vahşi yüzüyle Doğu’dan Batı’ya her yerde sabrımızı zorluyor. Ülkenin üzerine şiddet iklimi estiren bir kara bulut çökmüş durumda. Evet, çevremizdeki ülkelerle sorunlarımızı aşmakta zorlanıyoruz, güvenlik riskimiz artıyor ve ayrıca ticari kayıplar yaşıyoruz. Sadece çevremizle değil müttefiklerimizle olan ilişiklerin de protein değeri bir hayli düşmüş durumda. Daha verimli, daha kaliteli ve çok yönlü ilişki mümkünken bunu temin edemiyoruz.
Sonuçta, işler kötü gittiğinde de içeriye dönüp hıncımızı demokrasiden, hukuktan çıkarıyoruz.
***
Oysa Türkiye muazzam bir potansiyeli temsil ediyor. Aynı Türkiye, mülteci meselesinde Avrupa Birliği’nin partneri ve iki taraf karşılıklı olarak vizeleri kaldırmanın arefesinde bulunuyor. Sonuçta, Türkiye için AB demek vizesiz Avrupa demek ve bütün bu karamsar ortama rağmen 60 yıllık Avrupa rüyası gerçekleşiyor. Birliğin tam ve eşit parçası olmayacağız belki ama ayrılmaz bir parçası olacağız.
Bugün Cumhurbaşkanı ABD yolunda ve yatırımcılara ülkesinin ekonomik yatırım fırsatlarını anlatacak. Bu, yabancıları yatırım için çağırmak demek, demokrasiyi ve illa da hukuku anlatmak demek. Dünyanın ekonomiden ve ticaretten anladığı ortak şey, hukuk sisteminin güvence sunması demektir. Türkiye’nin her fırsatta Amerika’da yatırımcıların huzuruna çıkması büyük bir özgüvenin de işaretidir.
***
Yine Cumhurbaşkanı’nın Belçika’da eylem yapan teröristlerin bilgisini önceden bu ülkeye verdiğimizi açıklaması sadece şaşırtıcı bir bilgi değil aynı zamanda Türkiye’nin terörle mücadelede Avrupa için hayati bir ortak olduğunu göstermiştir. Ankara, Batı başkentleri için sadece mülteci meselesiyle sınırlı olmayan, şüphesiz uzun yıllar korunması gereken bir anti-terör ortaklığının tarafıdır. İhmal edilmek şöyle dursun teşvik edilmesi ve desteklenmesi gerekir.
Bir yandan da İran… Tahran’la yavaş yavaş ayağa kalkmakta olan ilişkileri de yabana atmayalım. Türkiye, birçok dosyada keskin dönüş yapmadan da manevra yapma imkanına sahip çünkü diplomatik potansiyeli sanılandan daha fazla. İran’la da bu potansiyel alanında geliştirilecek çok fazla ilişki kalemi bulunuyor. Ambargo sonrası İran’ın çözüm ortağı olmayı başarmamız gerekiyor.
***
Türkiye gibi bir coğrafyada bulunan bir ülkenin 2023 hedefleri gibi iddiaları olmak zorunda. Ama hedef çıtasını böylesine yükselten bir ülkenin vizyonu da iddialı olmak zorunda.
Bir ülke fırsat üretmek isterse bütün ilişkileri için alan açabilir. Sadece dış ilişkileri için değil, içeride de sorunlu ilişkileri onarabilir ve gerilimi düşürebilir. Türkiye’nin içinden geçtiği süreç de bunu mecbur kılıyor. Daha çok ilişki daha az gerilim. Daha çok dost, daha az düşman… Terörle mücadelenin de ekonomiyi büyütmenin de yolu budur.
Böylesi, hıncımızı demokrasi ve hukuktan çıkarmaktan da çok daha iyidir. Tecrübeyle sabit…