Seçime giderken akıllardaki en önemli soru, 24 Haziran’da Meclis’teki dağılımın nasıl şekilleneceğidir. Başka ifadeyle seçmenin tek yetkiyle donatılmış ve referandumla geçen anayasa değişikliğiyle bağlanan Cumhurbaşkanı’na ait yürütme gücünün yanında yasama gücüne yetki devredip devretmeyeceği sorusuna cevap aranıyor. Uzun olmayan bir süre sonra sandıkta bu cevap alınacak.
Bu soruyu harekete geçiren en önemli saik, ittifak düzenlemesi olmuştur. Parlamentoda AK Parti, CHP, MHP ve HDP’nin şu anda olduğu gibi yeni dönemde de olabilme ihtimali zaten bulunuyordu. Bu dört partiden belki birisi baraj altında kalabilecek olsa da en nihayet Cumhurbaşkanı’nın Erdoğan olduğu denklemde AK Parti’nin de Meclis çoğunluğuna ulaşması en güçlü ihtimaldi. Bugün de güçlü ihtimal ama şimdi denkleme baraj sorununu ittifaklar sayesinde aşacak olan başka partiler de girmiş bulunuyor.
***
Saadet Partisi, İyi Parti ve adayları cumhur ittifakı listesinden gösterilecek BBP ile millet ittifakından listelere girecek DP… Yani toplamda 8 parti Meclis potasındadır. Sistemin sunduğu avantaj gereği partilerin en küçüğü dahi Meclis’e milletvekili gönderebilir. En az bir veya güçlerine göre çok daha fazla.
Başkanlık sisteminde Meclis’te bütün siyasi görüşlerin partileri aracılığıyla az ya da çok güçlerine oranla Meclis’te temsil edilmeleri sistemin demokratik meşruiyeti açısından faydalıdır. Hatta, yeni sistemin işleyişini henüz kimse kestirilememekle beraber iyimser bakışla parlamentonun yasama kalitesini artıran bir etki de doğurabilir. Madem yeni bir döneme giriyoruz iyimser olmakta beis yok. İttifak imkanı bu yolu açmıştır.
Peki, baştaki sorunun cevabı nedir? Yani, 24 Haziran Meclis’inde güç dengeleri bugünkünden ne kadar farklı olabilir? Söylentiler, tahminler ve hatta analizler için bugün çok erken. Partilerin kampanya planları ve beyannameleri belli değil. En önemlisi de partileri sürükleyecek olan Cumhurbaşkanı adayları henüz tam kadro sahne almadılar.
Ancak, bu soruyu gündeme getiren bir gerçek var o da bütün Cumhurbaşkanı adaylarının partilerini taşıyacak güçte olduğudur. Yani nasıl Erdoğan AK Parti’nin oylarını en üst düzeyde tutacak bir lider profilini temsil ediyorsa diğer adaylar da partileri için bu anlama geliyor.
***
Özetleyelim.. Muharrem İnce CHP’nin çıkarabileceği en hareketli ve iddialı adaydır. Böylelikle CHP’nin seçim kampanyasını aktif tutabilecektir. Selahattin Demirtaş ise HDP oylarının en yüksek seviyede sandığa yansıması için bu parti tarafından tercih edilebilecek en iyi adaydır. Temel Karamollaoğlu da bilhassa son dönemdeki performansıyla Saadet Partisi için benzer bir tercihi temsil ediyor. Ve tabii ki Meral Akşener de partisinin tabanını tutmak için aynı konumdadır.
Dolayısıyla bütün partilerin kampanya döneminde ve sandıkta oy tabanları açısından kendilerini sürükleyecek adayları bulunuyor. Küçük ya da büyük hepsinin seçim sürecinde güçlü iddiaları ve seçmenlerini motive edecek hedefleri olacak demektir. Bu da Meclis tablosunun farklı kompozisyonu için olabilecek en geniş zeminin bulunduğu anlamına geliyor. Muhalefet partileri için bu seçim, öncelikle Meclis’deki sandalye dağılımında avantaj sağlama seçimi olacak. Çünkü baraj olmayacak…
Yeni yönetim sistemi ve yeni seçim sistemiyle seçmenin hassas terazisinin her zamankinden daha önem arzettiği bir seçime gidiyoruz.