Heyecanlı sözler, bitmek tükenmek bilmez övünmeler ve vadesi sürekli ertelense de cesameti küçülmeyen iddialar kulakları sağır ediyor. Şu tarihte şöyle olacağız sloganları o sağırlıkta hükmünü sürdürüyor. Bilindiği gibi iktidarlar siyasi bir vaat paketi olarak hedefler koyar ve çoğu tutmasa da o hedefler hep havada asılı durur. Bugün mesela, 2023 hedeflerinin gerçekleşmesi imkansızlaşmıştır ama aynı hedefler 2053 veya 2071’in uzaktaki siluetinde belli belirsiz asılıdır. Hedeflerin tutmamasından daha kötüsü hedefsiz kalmaktır, gibi bir kural işler. Tek hedef ülkeyi hedefsiz bırakmamaktır aslında… Tutturulması önemli değildir.
Her millet gibi biz de büyük kapasitemiz olduğunu, bir araya gelip hedef belirlersek harika işler yapacağımızı ve fırsatını bulduğumuzda dünyaya parmak ısırtacağımıza inanırız. İmparatorluk bakiyesi olduğumuz için buna herkesten çok inanmaya da hakkımız olduğunu düşünürüz. Bizim gibi toplumlar bilhassa, tarihe yaslanıp “Yaptık yine yaparız” kabilinden motivasyonlara eğilimlidir. Bu eğilim kimilerinde makul seviyededir ve emperyal arzular olmaksızın yeniden ama bunu hak ederek temin etme duygusuyla saklıdır. Kimilerinde ise, oyunlarla, planlarla ve haksızlıklarla elimizden alınan topraklarımızı ve zenginliklerimizi geri kazanmak; yani “Alalım düşmandan eski yerleri” arzusu vardır. İlk gruptakiler bu hayal için bir plana sahip değildirler. Hayaller ve gerçekler arasındaki uçurum en çok bu kesimde stres yarattığı için hamaset stresle başa çıkmanın en etkili ilacıdır.
Bir hedefe koşmak milletlerin tabiatında vardır. Kimi bunu başarır kimi sadece edebiyatını yapar.
İhmal edilen gerçek ise şudur… Dünyada uzak ya da yakın geçmişiyle övünüp, yeniden eski eski güzel günlere dönmek isteğine sahip tek bir millet yoktur. Kimi çok kimi az; kimi büyük, kimi küçük. Ne var ki tarihiyle çok övünemeyeceğini düşündüğümüz birçok millet bugün sadece tarihiyle övünen milletlerden daha başarılı ve daha pırıltılı olabilmektedir. Daha üretken, daha yaratıcı, daha barışçı, daha güvenli veya daha adaletli… Geçmişin hayaliyle yaşamak yerine geçmişlerini aşmayı başaran ve bir medeniyetin olmazsa olmaz parçası haline gelebilen şanslı milletlerdir bunlar. Ayrıca, her çağda ayakta kalabilen ve bunu çağın kalitesine katkı yaparak sağlayan milletler de vardır. Batı medeniyetinin kaptan köşkünde oturan bu gruptaki milletler bilimden teknolojiye, sanattan spora kadar bütün sahalarda değişimin lokomotifi ve hafızasıdır.
Bir ülkenin, bir milletin geleceğe dair hedef koyabilmesi için önce o hedefin mimarisine ve tekniğine hakim olması şarttır. Dünya her gün her sahada değişirken, değişim ünitelerinde aktör olmayan ülkelerin başkalarının tayin ettiği hız ve kapasiteyi ıskalayarak hedef tayin etmeleri anlamsızdır, beyhudedir. Başarısız ülkelerin tamamı bu yanlış yoldan geçer ama mesele hedefi tutturmak değil hedef koymak olduğu için asla da vazgeçmezler. Eğitim ve hukuk seviyesi düşük olan ve özellikle bir arada yaşama, empati ve dayanışma duygusu zayıf toplumlar geleceğe dair hedeflerini nadiren tuttururlar. Bular çoğu kez, başkalarıyla kıyaslanabilir türden hedefler değildir. Kolay yakalanabilir ve alışkanlıkları değiştirmeyi gerektirmeyen şeylerdir ve buna rağmen başarı sağlanamazsa hamasi nutukların tesellisi hazırdır. Tarihten bugüne gelen ve her şeyin büyük oyunların tezgâhı olduğu bir kez daha anlaşılan hikâye o yüzden hep canlıdır. Tecrübeyle sabit ki herkesin de işine yarar. Zira, o hikâyeyi dinlemeye yatkın olan, ‘mükemmel ama talihsizliğe maruz bırakılmış tarih’ duygusu toplumun zihninde hazır beklemektedir.