Birbirinden önemli, yıkıcı ve derin problemlere rağmen, 14 Mayıs seçimlerinde HDP’nin hala en önemli polemik konusu olması garip ve ülke için talihsizliktir. Ekonomiden dış politikaya, eğitimden yargıya kadar bütün alanlarda çöküşte olan ve üstüne deprem yıkımını yaşayan bir ülkenin; dönüp dolaşıp yüz yıllık Kürt meselesi üzerinden siyaset yapmaktan gayrı yol bulamaması iyiyi işaret de değildir. Üstelik bunu bir “mesele” olarak kabul etmeyip, siyasi sataşma vesilesi kılmak da cabası.
Ne olmuş? Kemal Kılıçdaroğlu, sadece birkaç hafta önce AK Parti’nin iki kez ziyaret ettiği HDP’yi ziyaret etmiş. AK Parti’nin 2019 yerel seçimlerinde açık açık destek istediği, İmralı’dan Öcalan mektubu getirtip TRT’de okuttuğu, Irak’tan iadesini talep ettiği kardeş Öcalan’a yine TRT’de “iktidara oy verin” konuşmaları yaptırırken, Kılıçdaroğlu HDP’den sembolik bir destek istemiş.
Başka? HDP ile, Kandil’le ve Kürt meselesinin bir zamanlar “sakıncalı” bütün unsur ve aktörleriyle her türlü teması kurmuş bir iktidar, kendi yaptığını memleket adına faydalı görüyor da Türkiye’yi barıştırmak iddiasıyla aday olan Kılıçdaroğlu’na Kürtleri dışlamadığı için, ülkenin üçüncü büyük partisini adam yerine koyduğu için olmadık hakaretler yağdırılıyor.
Öcalan kardeşler faciasının dumanı üzerinde tüterken, üzerine ittifaka yeni katılan ortakların Kürt meselesindeki fikirleri ortadayken AK Parti’nin bu bahiste kimseye tek kelime etme hakkı yoktur. Edecekse ve edebiliyorsa da diyeceği tek şey “Biz bu meseleyi çözemedik, çözebilirseniz siz çözün” demektir. Sözüm ona şiddeti hedef alır görünürken Kürtleri istiskal eden ve Kürlerin siyasi tercihlerine saygısızlığa varan bu polemiği ne kadar zararlı olduğunu da en iyi AK Parti biliyor. Çünkü, çözüm süreci zamanlarında Kürtlere karşı özenli dil kullanmak, Kürt siyasetine saygı çağrısı yapmak, HDP’nin Meclis’te bulunmasının öneminin altını çizmek AK Parti’nin ısrarla yaptığı şeydi.
Senelerce bugün yaptığının tam tersini yapmıştı. O yüzden, anlamsız olduğunu en iyi Erdoğan’ın ve partisinin bildiği bir polemiği, ülkedeki siyasi fay hatlarını zorlayacak ve duygusal kırılmayı daha da artıracak seviyeye taşımadan durdurmak isabetli olacaktır. İktidar için faydasızdır da… Zira, Kılıçdaroğlu’na HDP üzerinden yüklendikçe, Kürtlerin AK Parti tercihinin azaldığı seçim sonuçlarıyla sabittir.
Sadece HDP ile ilişkilerde değil, genel olarak AK Parti’nin herhangi bir konuda muhalefete eleştiride bulunma zorluğu vardır. Bugün söyleyeceği bir şey yoktur ki AK Parti o konuda aynı şeyi denememiş veya bir hata yapmamış olsun. Kürt meselesi ve HDP ise o konular içinde iktidardın en savunmasız olduğu alandır. HDP ve arkasındaki unsurlarla olabilecek her ilişkiyi kurmuş, buna rağmen çözüme ulaşmakta başarısız olmuş ve her şey bittikten sonra da yerel seçim öncesinde yaşandığı gibi bunu bir siyasi malzeme olarak kullanmakta beis görmemiştir. Daha ötesi olamaz…
Ayrıca, bir yandan “terörün başını ezdik” diye propaganda yaparken, bir yandan da “Millet İttifakı iktidara gelecek olursa” terörlü mücadelenin zayıflayacağı gibi çelişkili hallerden de çıkmaları tavsiye olunur. Bu ülkede hiçbir iktidar, terörle mücadeleden geri durmaz, bunu herkes biliyor. İktidar olmak demek, zaten evvela terörle mücadele etmek demektir.
AK Parti, zaten söylem zorluğu yaşarken üzerine bir de kendisini köşeye sıkıştıracak bir polemiği köpürtmemelidir.
HDP oylarına herkesten fazla talipken, bunun için her şeyi yapmaya da hazırken artık o şansı kaybettikten sonra başka partilerin iyi ilişki kurmasına çamur atmak da siyasi kapasite açısından iyi görünmüyor. Bunu da söyleyelim.