İsmail Haniye suikasti İsrail’in sınırsız öldürme yetkisinin sadece yeni bir halkasıdır. Gazze’de çoğu çocuk ve kadın olmak üzere bir tahmine göre 40 bin, bir tahmine göre ise 100 binin üzerinde insanı katlederken kullandığı yetki de budur. ABD’nin altın tepside sunduğu bir imtiyazı acımasızca kullanıyorlar. Soykırım yapıyorlar. Soykırım çünkü İsrail’in her yaştan Filistinli’yi tehdit olarak gördüğü, katliam arttıkça daha iyi anlaşılıyor. O yüzden Gazze’de nefes alan herkesi ortadan kaldırmaktan geri durmuyorlar. Haniye’nin çocukları ve torunları da tehdit kendisi de tehditti. Yaşlarına bakmadan hepsini katletmekte beis görmediler. Çünkü, askeri ve ahlaki bir engelle karşılaşmadan bunu yapabiliyorlar. Öldürebiliyorlar ve yola devam edebiliyorlar.
Böyle bir acımasızlık görülmedi. Böyle sınırsız bir öldürme yetkisi hiç görülmedi. İsrail’in nerede duracağı tahmin edilemiyor çünkü Filistinlilerin sayısı hala bütün dünyadaki İsraillilerin sayısından fazla. Sadece Filistinliler değil, Filistinlilerle dayanışma halinde olan Müslümanların sayısı ise yüzlerce kat fazla. Öldürülecek, katledilecek daha çok insan var. İsrail savaş kabinesi de başı ve sonu kanlı bir yolda öldürdükçe öldürerek ilerliyor ve nerede duracağına dair kimsenin fikri bulunmuyor.
Peki, İsrail’in yolun bir yerinde mesela, “İsrail de fazla oluyor” ya da “İsrail yönetimi cinayetlerinin hesabını vermeli” diyen Batılı sivil toplum aktivistlerini hedef almayacağının garantisi var mı? Ya da tıpkı Haniye’ye yaptıkları gibi vicdan sahibi ve İsrail’in durdurulmasını isteyen bir Avrupalı politikacıyı da hedefe koymayacaklarının… Ve mesela, şu anda Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde Netenyahu ve kabinesini yargılayan hakimlerin, savcıların, avukatların hedef olmayacağını söyleyebilir miyiz? Dahası… Bir Avrupa başkentinde İsrail’e sadece ateşkes çağrısı yaparak barışçı eylemler yapan sıradan insanları?
Dün gece yarısı İsmail Haniye’yi bulan suikastin yarın vicdan sahibi bir Batılı politikacıya, aktiviste yapılmayacağını söyleyemeyiz. Tehlike artık bu kadar yakındır.
O kadar da değil mi? İsrail bu kadar da ileri gidemez mi?
İsrail Meclisi Knesset’in geçenlerde, Birleşmiş Milletler kuruluşu olan UNRWA’yı terör örgütü olarak ilan eden bir karar aldığını hatırlatalım. ABD bile itiraz etti ama umursamadılar bile… Kararın ardından İsrail askerleri, BM kimliği taşıyan bu insanları fırsat buldukça öldürüyorlar. UNRWA, 75 yıldır sadece Filistinlileri insani yardım götürmüyor aynı zamanda İsrail’in katliamları ve bu katliamlar neticesinde mülteci durumuna düşen Filistinlilerin kaydını tutan tek örgüt olduğu için onları çileden çıkarıyor. Bu yüzden şimdi İsrail rejiminin terör listesine girdiler. BM’yi terör listesine alabilen bir gözü dönmüşlük başka ne yapmaz, diye sormanın zamanıdır.
Dünyanın herhangi bir yerinde İsrail’i çileden çıkaran başkalarına silah doğrultmaktan geri durmaları için bir sebep var mı? Gazze gerçeğini dünyaya aktarmak için çalışan Batılı-Doğulu 70 yakın gazeteciyi öldürdüler; bunu da unutmayalım.
İsrail’in bugün sahip olduğu öldürme imtiyazı, dünyada İsrail rejiminin yaptıklarına itiraz eden herkesin hedef alınmasını mümkün kılacak bir hızla gelişiyor. İsrail, kendisini kimsenin tehdit etmediği ve yaptıklarını herkesin oyladığı bir rejim olmak gibi imkansız bir hayalin peşinde yürüdükçe dünyanın bütün vicdanlı insanları tehdit altındadır. Sadece Filistinliler değil bu ölçülere uymayan herkes hedef olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Öldürmeyi, suikasti, katletmeyi herkesten iyi bilen bir rejimin hevesini Gazze halkından aldıktan sonra, sakinleşmesini beklemek iyimserliktir. 7 Ekim’den sonraya ortaya tablo sadece bunu gösteriyor.