CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıdan sonra uzun uzun siyasi analiz yapmaya lüzum var mı? Sadece ısrarla süren bir saldırı değil, dünyanın gözü önünde Kılıçdaroğlu’nu bir evde mahsur bırakacak kadar özgüven sahibi güruhun pervasızlığını inci ince kritik etmeye gerek var mı?
Konuşalım, yazalım, analiz edelim etmesine de sözün, lafın, konuşmanın, dilek ve temennilerin faydası var mı?
Muhalefet lideri, üstelik de yakın geçmişte PKK’nın suikast girişiminin hedefi olmuş bir lider gözü dönmüş bir kalabalığın hedefi olabiliyor. Utanmadan, çekinmeden dakikalarca saldırıp ardından saatlerce onu kuşatabiliyorlar…
Gele gele buraya mı geldik? Bu seviyeye mi düştük. Öfkenin, hamasetin, şovenizmin kaba gücüne teslim mi olduk? Sözü bitirdik de işimizi bilek gücüyle mi görmeye karar verdik?
Sorumlular sorumsuzlar, sakinleştirenler tahrik edenler, endişe edenler göz yumanlar…Herkes bilsin ki bu yol yol değildir. Ayrıca hepimiz bilelim ki bu utanç verici sahne müşterek yenilgimizdir, müşterek ayıbımızdır…
Buradan, bu berbat halden hemen çıkalım, derhal kurtulalım. Asla ama asla büyümesine yüz bulmasına izin vermeyelim. Türkiye’yi şiddet diline, tahammülsüzlüğe, kavgaya alıştırmak isteyene yol vermeyelim. Kazanılacak hiçbirşey kaybedeceğimiz makuliyet duygusundan daha kıymetli değildir, unutmayalım.
Türkiye muhalefet liderlerinin saldırıya uğradığı ülkeler listesine giremez, girmemelidir.
Fazla laf kalabalığının manası yoktur. Bu saatten sonra, bu dersten sonra ne yapılacağı de ne yapılmayacağı bellidir.
İnsanlığın en zor imtihanı
Sri Lanka’da kilisede insanlar Paskalya duasındayken ve otellerde savunmasız haldeyken katledildiler. Yaşanan büyük bir trajedidir. Terörün sinsi ve acımasız yüzünün insanlık için ne kadar büyük bir tehlike olduğunun yeni bir göstergesidir. Ortak bir meselenin ortak acısı küresel düzeyde maalesef dalga dalga yayılıyor. Dünya, Yeni Zelanda’daki acı dinmeden bir yenisine daha mahkum oluyor. Önce Müslümanlara şimdi de Hristiyanlara… Oysa, terör aynı terör, hepsi aynı felaket zihin yapısından doğuyor ve aynı felaketi üretiyor.
Vahşetini giderek artıran terör yeni ve daha acımasız yüzüyle insanlığı büyük bir sınavla karşı karşıya bırakıyor. Karşı karşıya bulunduğumuz tablo budur.
Terörün eli kolu serbest halde dünyayı dolaşmasının birçok sebebi var ama öncelikle ayrıştırıcı dil ve beraberinde gelişen farklı olana tahammülsüzlük bu zemini besliyor. Doğu’dan Batı’ya; bazı toplamlarda fazla bazılarında az ama hepsinde ciddi boyutlara ulaşan farklı dinlere, fraklı etnik topluluklara, çoğu kez azınlıklara yönelik düşmanlık, ötekileştirmek ve hatta şüphe, diğer gerekçelerin yanında şiddete alan açıyor.
Her terör eyleminin ardından önce sıradan kınamalar, sonra da sinsi sinsi gelişen ve hatta siyasetçilerin diline kadar ulaşan “Ama sizinkiler de yapıyor” türünden fanatik yorumlar terörü üstesinden gelinmesi gereken bir problem olmaktan uzaklaştırıyor.
Dünyanın karşı karşıya bulunduğu bu devasa sorun karşısında bu kadar çaresiz olmasının bedelini de masum insanlar ödüyor.