Küresel sistemin, adalet, hukuk, insani değerlerde veya yüzlerce yıllık savaş tecrübesinden sonra makul olana erişme tecrübesindeki eksikleri görüyoruz. Zaten bu kriterlere vurulduğunda hep eksikti ve yetersizdi; şimdi alenen yaşıyoruz. İsrail’in kuralsız savaşı, dünyanın güvensiz, hukuksuz ve bencil bir gezegen olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Bugün Gazze’de katledilenlerin sayısı 10 bini aşmış bulunuyor. Büyük çoğunluğu kadın ve çocuk, tamamına yakını da sivil… Bütün hükümetler olmasa da bütün ülkelerde sokaklar İsrail’i proteste ediyor ve savaş makinasını durdurmaya çalışıyor. İsrail yönetimi ise muhtemelen, çok haklı olduğunu düşündüğü saldırılarının neden anlaşılamadığını ve hatta bugün yapmakta olduğu şeyi senelerdir zaten yaptığı için insanların neden bu kez daha çok tepki gösterdiğine şaşırıyor olmalı. Sadece 2010 yılından 7 Ekim 2023’e kadar 50 bini aşkın Filistinliyi öldürmüşlerdi. Tıpkı, 7 Ekim’den sonra öldürdükleri 10 binden fazla insan gibi onların da tamamına yakını çocuk, kadın ve sivildi. Yani, her durumda, her krizde İsrail hükümetlerinin bildiği, inandığı ve sonuç almak için kullandıkları tek yöntem bugün Gazze’de yaptıklarıydı. Bu kez daha acımasız ve kuralsız ama sonuç almak için hep aynı şeyi yaptılar. “Sonuç almak”, daha çok yeri işgal etmek ve daha fazla baskı kurmak ise bundan başarılı olmadıkları da söylenemez. Sadece 2012’den bugüne 600 bin yerleşimciyi Filistin’in kalbine hançer gibi sokmayı başardılar.
Bugünlerde, başta Türkiye dahil İslam dünyası olmak üzere meseleye duyarlı ülkeler bir çıkış ve çözüm arıyor… Ama, senelerdir saldırı ve işgallerle ilerleyen İsrail’i durdurmak için bir çözüm bulunamaması bugünkü acizlikten daha az acınası değildi. Dolayısıyla, 50 bin insan ölürken ve Filistin yerleşimciler eliyle işgal edilirken sessiz ve çözümsüz kalan ülkelerin bugün de çözüm bulamayacağını söylemek kehanet olmayacaktır. Hatta, bütün bunlar olurken İsrail ile tarihinin en iyi ilişkilerini geliştiren Arap ülkeleri ile onların peşine takılan Türkiye, zaten Tel Aviv yönetiminin şiddet ve işgalle oluşturduğu statükoyu doğal olarak kabul etmişti. Bugün Gazze acımasızca yok edilebiliyorsa bu çok önceden kaybedilmiş bir mücadelenin sonucudur. Siyasi, diplomatik ve ekonomik ünitelerdeki zaaf hali, Gazze’ye yağan bombaların yolunu açmıştır.
Bir uluslararası krizi durdurmanın, etkisini azaltmanın veya hiç olmazsa o krizde söz söyleme hakkına sahip olmanın yolu krizden önce başlar. Ekonomik güç, siyasi saygınlık, diplomatik prestij ve elbette içeride barış ve hukuku gerektirir. İlaveten dinamik bir uluslararası dayanışma kapasitesi… İslam ülkelerinin hiçbirisi bu şartları taşımamaktadır. Petrole dayalı ekonomik gücü olan birkaçı bile gerçekte güvenilir ekonomilere sahip değildir. Kırılgan ve dışa bağımlıdırlar. Arap/Körfez sermayesi büyük ölçüde böyledir. Bölgenin en büyük ülkesi ve siyasi gücü olan Mısır yoksul ve dış kaynağa mutlak bağımlı bir ülkedir. Türkiye’nin bağımlılığını söylemeye gerek yoktur.
Tek güç faktörü elbette ekonomi değildir ama siyasi ve diplomatik açıdan zayıflık ve bağımlılık daha vahim boyuttadır. İçeride halkıyla barışık, hukuk devleti payesi taşıyan ve dışarıda ise insanlık için olmazsa olmaz derecede kıymet arzeden tek bir İslam memleketi yoktur. Koskoca bir coğrafya, dün Suriye’de, Arakan’da, Somali’de, Yemen’de olduğu gibi bugün Gazze’de de hem hazırlıksız, hem de yetersizdir.
Son saldırılar gösterdi ki bir krize, kriz sabahı uyanmak fayda sağlamıyor. Yılları boş lafla geçirenlerin elinizde hamaset, slogan ve giderek büyüyen çaresizliğin öfkesinden gayrı bir şey kalmıyor.