Esad’lı Suriye’nin imkansızlığı

Mustafa Karaalioğlu

Herkesin birbirini hassasiyetle kolladığı, kelimelerin dikkatle seçildiği, geride yanlış anlamaya imkân bırakmamak için çaba sarf edildiği bir askeri operasyon hatırlamıyorum. ABD-İngiltere-Fransa koalisyonunun önceki gece sabaha karşı Esad rejimini vururken olup biten tam buydu.

Amerikalılar operasyonunun süresinin, amacının ve kapsamının ne kadar sınırlı olduğunu ve bilhassa da Rusya hedeflerinin nasıl gözetildiğini anlatmakla meşguldüler. Ruslar, Suriye rejiminin karşılık verirken kullandığı Rus menşeli füzelerin yeni değil “30 yıl önce edinilmiş” olduğunu bilhassa belirtti.

İngilizler ise “Başka çare yoktu” diyerek ortalığı yatıştırmaya çalıştı. Diplomasi gereği söylenmek zorunda olan klişeler dışında kimse gerçekte kendisini bağlayacak cümleler kullanmadı.

Anlaşılan o ki hiçbir ülke Esad için değil dünyanın, bölgenin bile yanmasını istemiyor. Rusya bile, hayat verdiği Esad için kendisini tehlikeyle atmayı düşünmüyor.

Üslup ve açıklamalar ne kadar hassas seçilmiş olursa olsun, neticede uzun süredir beklenen hava harekâtı yapıldı ve son olarak Duma’da kimyasal kullanan Suriye diktatörüne bir mesaj verildi.

Bu hamle onu durduracak mıdır? Bunu söylemek zor ama ister Astana, ister Cenevre süreci olsun; ister de herhangi bir uluslararası inisiyatifte bu saatten sonra “Esad’lı çözüm” tezi ağır bir darbe yemiştir. Batı dünyasının -ki Türkiye de harekata net bir destek vermiştir- hedefinde olan bir ismin Suriye’de çözüm perspektifinde aktif veya kalıcı rol oynaması mümkün değildir. Rusya ve İran’ın orantısız desteğiyle özgüven kazanan, şımaran ve yeniden kimyasal silah kullanacak kadar kendisini emniyette hisseden Esad için kum saati yeniden tersine dönmüştür.

Operasyon doğrudan Esad’ı devirmek amacı taşımıyor ama epeyidir unutulan “Esad’sız Suriye” fikrini yeniden atkif hale getiriyor. Bununla birlikte, sahada hak edilmemiş bir üstünlük elde eden Rusya’nın nüfuzuna da ağır bir darbe indirmiş bulunuyor.

Türkiye açısından bu durum, kullanılmak istenirse yeni bir referans imkânı ortaya çıkarmıştır. Nitekim, hükümet adına yapılan bütün açıklamalarda Esad’ın gönderilmesi gereği bu kez daha güçlü bir şekilde dile getirilmiştir. Ankara, bu tezi aynı masada oturduğu Moskova ve Tahran’a şimdi daha net bir şekilde hatırlatabilir. Özellikle, Suriye’de etnik ve mezhepsel temelli katliam ve nüfus hareketleriyle bir gelecek inşa edilemeyeceği aşikardır.

Mevcut statükoyla sorunun çözülemeyeceği ve Esad’a hiçbir şartta güvenilemeyeceğini söylemek operasyon öncesine göre daha güçlü bir pozisyondur.

Operasyon aşırı diplomatik hassasiyet içeriyor ama önemli sonuçları olacaktır. Bundan sonra gerektiğinde başvurulabilecek bir yöntem özelliği taşıyor. Dolayısıyla, Suriye’deki mevcut statüko artık eskisi gibi garantili ve güvende değildir.

Bu çapta bir hamleyle üstünlükler yer değiştirmez ama üstünlük ede etmek isteyenler için kapı biraz olsun aralanmıştır. Bu saatten sonra Rusya-İran eksenine karşı Batı blokunun ağırlığı artacaktır ve Türkiye de bu yeni durumdan daha fazla istifade edebilir.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (10)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.