Türkiye’nin Suriye’de oluşan yeni yönetime tavsiyelerde bulunacağı, yol göstereceği ve kurumların inşası için onlara yardımcı olacağı söylenmişti. Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı dahil herkes bunu ağız dolusu cümlelerle söyledi, söylüyor da.
Elhak, bu sözlerin hepsi doğru çıktı. Türkiye, yeni Suriye yönetimi üzerinde epey güçlü telkin gücüne sahip. Baksanıza, Türkiye Belediyeler Birliği ve İstanbul Belediyesi’nin Şam’a göndereceği yardım heyetin ziyareti -belli ki Türkiye’nin telkinleriyle- iptal edildi. Şam Valiliği, belediyeler heyetine ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye ziyaretinden sonra gelebileceklerini söyledi.
TBB, Dışişleri Bakanlığı dahil bütün yazışmaları tamamlıyor, buna göre program hazırlıyor. Şam Valiliği’nden de onay geliyor. Geliyor ama geldiği gibi sadece 6 saat sonra gidiyor!
Bilin bakalım kim istedi de ziyaret iptal edildi...
Ne gerek var bunlara? Niye ayakları üzerinde durmaya çalışan bir ülkeyi Türkiye’nin iç siyasetindeki çekişmenin parçası yaparsınız? Adamları niçin hiç istemedikleri bir siyasi gerilimin parçası haline gelmeye zorlarsınız? TBB’nin de İBB’nin de başkanı Ekrem İmamoğlu diye, onun bütün faaliyetlerini İstanbul’dan Şam’a kadar engellemek neden?
Bu mu bölgesine nizamat veren, kimseden korkmayan, vurduğu yerden ses getiren büyük Türkiye!
İmamoğlu’nun Suriye’ye yardım heyetine mani olduktan sonra dönüp muhalefete “Suriye’ye sırt çevirdiniz, Esadcısınız, falan filan” demek neyin nesi?
CHP, birkaç haftadan beri Ak Parti’ye karşı psikolojik üstünlüğü kaybediyor. Ama İBB Başkanı’nın ensesinden bir türlü ayrılmamaları gösteriyor ki iktidar ile İmamoğlu arasındaki psikolojik rekabet hâlâ devam ediyor. Ne kadar üstünlük kazansalar, anketleri ne kadar kendi lehlerine dönse de İmamoğlu’nu asla ihmal etmiyorlar. Erdoğan’ın gönlünde İmamoğlu’nun yeri ayrı! Alabildiği bütün yetkilerini, binalarını hatta topladığı yardımları elinden alıyor, yatırımlarını onaylamıyor, mümkün olsa kazandığı seçimi tanımıyor. İçeride ve dışarıda ne olursa olsan Erdoğan, İBB Başkanı’nı asla ihmal etmiyor.
Bu yanlıştan daha yanlış Şam ziyareti iptal kararı, Türkiye’nin Suriye politikasının tahminlerin ötesinde bir iç politika malzemesi olduğunu gösteriyor. Bu kadarına tenezzül edilmesi ise iktidarın/Cumhurbaşkanı’nın seçim kampanyasına şimdiden başladığını, aday olabilmek ve kazanabilmek için her şeyi göze aldığını anlatıyor. İçinde İmamoğlu’nun bile bulunmadığı, bürokrat ve danışmanlardan oluşan bir heyete dahi mani olmak bayağı sert bir kampanyanın habercisidir.
Dış politikanın iç politika malzemesi yapılmamasını veya siyasi rekabette orantısız devlet gücü kullanılmamasını talep etmek iyimserlik olur. Bu sefer herkesin işi daha zor ve centilmenlik ihtimali yok. Geçen seçim öncesi “ama montaj ama şu ama bu” noktasına vararak rekor kıran kuralsızlığı yeni rekorlar bekliyor. İmamoğlu’nun işine yarayabilir diye Suriye’ye gidecek heyeti bile deftere yazan, yazmakla kalmayıp üstüne programı iptal ettiren bir siyasi ihtirastan söz ediyoruz. İBB’ye ve İBB Başkanı’na karşı yapılan her hamle toplumdaki şaşırma duygusunu yok ediyor. Her adım, bir sonraki hamlede daha az şaşkınlık yaratmak için... İçi boş ve tamamen hukuksuz ama “siyasi yasak” hedefli dava dosyası da bir köşede sallanıyor. Hiçbir şeye şaşırma, buna da hiç şaşırma, dercesine...