Doğalgaz hadisesiyle bir kez daha görüldü ki bırakın sosyal ya da politik olayları konu pozitif bilim alanı olsa bile bu ülkeye herhangi bir konuda anlaşmak nasip olmayacak.
Rakamlar alıp başını gitti, mesajlar durmak bilmedi, tarih yeniden yazıldı, dünya yeniden şekillendi, kartlar yeniden dağıldı, yeryüzünde bizden başka gaz/petrol bulan yokmuş gibi hatta biz de ilk kez bulmuşuz gibi ne bulduysak sil baştan yazmaya başladık. Ya da burun kıvırma, önemsizleştirme, geçiştirme…
Bir tavrın ötekini tetiklediğini gözardı ediyor değilim ama politik gerilim boşunadır. Ortada matematik, enerji bilimi ve iktisat var. Dünyanın petrol ve gaz üretim miktarı bellidir, Türkiye’nin ihtiyacı da ortadadır.
Keşfedilen rezervin -ve inşallah yenisi de bulunacak- hacmi açıklandı. Miktar, diğer üretici ülkelere ve dünyadaki gaz sahalarına göre küçük olsa ve üzerine çıkarma maliyeti, platform, boru hattı vs. eklenecek olsa da belli ki işlemeye değer miktarda rezerve ulaşıldı. Güzel. Sevindirici bir haber. Ama bulduğumuz ilk doğalgaz da değil petrol de. Enerjide dışa bağımlı olmakla birlikte bu mevzular bilmediğimiz bir alan sayılmaz. Dolayısıyla, küçültmenin de abartmanın da lüzumu yok. Türkiye gibi bir ülkeyi, daha üretime geçmeden birbirine düşürmenin alemi hiç yok.
Baştan söyleyelim bir ülke bu kadar doğalgaz buldu diye eksen olmaz. Olsaydı bizden kat be kat daha fazla doğalgaz ve petrol üreten ülkeler eksen olurdu. Üretime geçtiğimizde dünyada 32. sırada olacağız. Bizden çok daha fazla doğalgaz rezervine sahip olan ve birçoğu ihracatçı durumda bulunan ülkelerden ABD, Rusya ve Çin’i kenara koyalım hiçbirisi de fosil yakıt sahalarına sahip olduğu için eksen ülke değildir. ABD ve Rusya eksen olmuşsa da bunun sebebi gaz/petrol değildir.
İlk 31’e bakalım da birlikte görelim:
Rusya 50 trilyon metreküp, İran 34 trilyon metreküp, Katar 23.8 trilyon metreküp, ABD 14.2 trilyon, Türkmenistan 12.1 trilyon, Suudi Arabistan 9.4 trilyon, BAE 6 trilyon, Nijerya 5.7 trilyon Venezuela 5.6 trilyon, Cezayir 4.5 trilyon, Irak 3.7 trilyon, Avustralya 3.2 trilyon, Çin 3 trilyon, Endonezya 2.7 trilyon, Malezya 2.3 trilyon, Mısır 2.2 trilyon, Norveç 2.1 trilyon, Kanada 1.9 trilyon, Kazakistan 1.8 trilyon, Kuveyt 1.8 trilyon, Azerbaycan 1.7 trilyon, Özbekistan 1.5 trilyon, Libya 1.5 trilyon, Hindistan 1.3 trilyon, Umman 677 milyar, Pakistan 567 milyar, Bangladeş 549 milyar, Peru 375 milyar, Arjantin 373 milyar, Brezilya 367 milyar, Angola 343 milyar metreküp rezerve sahip bulunuyor. (Kaynak OPEC)
Şimdi Türkiye de bu listeye 320 milyar metreküp rezervle dahil oldu.
Hiç şüphesiz değerli bir gelişmedir.
Ne var ki bu meselenin bir yönüdür. Listede olanlara bakılırsa, rezervi trilyonlarla ölçülen ülkeler nasıl eksen olamıyorsa ve tarihi yeniden yazamıyorsa hatta fakirlikten kurtulamıyorsa; bir metreküp doğalgazı dahi olmayan, adı listeye bulunmayan birçok ülke pekala eksen olabiliyor. Hiçbir ülke “sadece” doğal zenginlikleri yüzünden büyük ve güçlü olamaz. Büyük ülke olmak, eksen olmak öncelikle büyük teknoloji, büyük sanayi, büyük inovasyon, büyük hukuk ve büyük eğitimle mümkündür. Böyle olduğu için de dünyanın doğal kaynaklar listesi yukarıdaki gibidir ama zenginler listesi, en büyük ekonomiler sıralaması bambaşkadır.
Türkiye’nin ekonomik darboğazı sürüyor. Yeterince üretememe, teknolojide geri kalma, kaliteli işgücü eksikliği ve liyakata bağlı verimsizliği yani yapısal problemleri yerinde duruyor. Doğalgaz da petrol de bunlara çare değil…
Sevinelim, mutlu olalım, asla küçümsemeyelim ve yeni rezervler için umut besleyelim ama gerçekçi olmayı sakın ihmal etmeyelim.