Demokrasinin en zor tarafı onu belirli bir ısı derecesinde tutmayı başarabilmek olsa gerek. Ne çok sıcak, ne çok soğuk, ne naif, ne nobran. Ne sorunlar karşısında pısırık, ne de çözüm ararken agresif…
Türkiye ne yazık ki bunu bir türlü başaramıyor. Evet, yıkılmaz sanılan vesayetten kurtulmayı başardık ama mesela Kürt meselesinin sistemi paslandıran, hukuk düzenini yaralayan tesirinden kurtulmak şöyle dursun, girdaba kapıldık gidiyoruz.
Türk siyaset sınıfı da öyle, maşallah bu tarafta ne kadar eski hastalık varsa hepsini birden tevarüs eden Kürt siyaset sınıfı da öyle. 22 sene sonra bulup bulabildiğimiz çözüm yine vekilleri Meclis’ten alkışlarla atmak oldu. Buna mukabil, aylardır fezlekeye koşar adım gidenlerin reaksiyonu da gizli bir sevinçle mağduriyete puan yazdırmak oldu. Zaten senelerce mağdur olmuş, dilinden kültüründen dolayı ötekileştirilmiş yeni yeni kendini bulmaya çalışan bir halk için yeni mağduriyet aramaya lüzum varmış gibi…
***
Kürt meselesi de ne yasa ne anayasa ister, neticede çözüm dediğiniz sadece bir duygudur. İnsanlar o duyguyu hissettiklerinde, kafaları rahat ettiğinde çözüm gelmiş, mesele bitmiş demektir. Şimdi o duyguya epey uzağız, başka…
Demokrasi de bir duygudur esasen. İyi hissediyor muyuz? Özgür, endişesiz ve düştüğümüzde hukukun elimizden tutup kaldıracağı bir ülke tasavvurumuz var mı? Varsa, kanunda yazanı merak etmeye bile değmez. Yoksa, şimdiki gibi durmadan kanun tartışır, yine de bir lahza tebessüm edemeyiz.
Kimlikler, inançlar, demokrasi, birlikte yaşamak, hukuk devleti… Birinden bir şey eksilirse bütün ortak aidiyetleri var eden duygu da eksiliyor. Çünkü, demokrasinin makul ısı seviyesi tutturulamıyor. Rüzgar bileşik kapların birinden ötekine kolayca uylaşıyor. Hava ya buz kesiyor, ya da sıcak basıyor…
Türkiye, demokrasi için ağır bedeller ödemiş ülkenin adıdır. Böyle olduğu içindir ki kaybedilen her gün, yitirilen her değer daha keder vericidir. Zira, bedeli ödenmiş ve hak edilmiş iyilikleri yitirmek insana acı verir.
***
2007’de meşhur 367 vak’asına karşı toplumun reaksiyonu güzeldi. 2010’da referandum sonrasında paralele de bir parça kapı aralamak hatasına rağmen iyiydi, AB reformları, TSK İç Hizmet Kanunu 35. Madde’nin kalkması, Kürt meselesinde paradigmayı değiştiren adımlar, başörtüsü yasağı ayıbının bitmesi bu toplumun başarılarıydı. Demokrasi böyle zaferler kazandı bu ülkede…
Başka da güzel örnekler var. Saymaya kalkarsak kendimizi daha iyi hissederiz.
Ama gelin görün ki, o duygu meselesi… Oradan hala kekremsi bir tat alıyoruz. Sadece kurumların, sadece kanunların demokrasi için yetmediğini hepimize gösteriyor.