Siyasetin tabiatına geri döndüğü ve bir anlamda yeniden siyasallaştığı bir döneme giriyoruz. Yerel seçimlerin ortaya çıkardığı tablo bunun önemli bir işaretiydi, ardından AK Parti’ye yönelik kendi içinde yükselen rahatsızlıklar bir başka işaret olmuştu. Mevcut yapının, başkanlık sistemiyle ağırlaşan yükü ve sorunları çözmedeki başarısızlığı kaçınılmaz olarak yeni siyasi arayışları gündeme getirecekti. Bu öncelikle politikalara karşı itirazlar ve Ahmet Davutoğlu’nun meşhur “manifesto”suyla gün yüzüne çıkmıştı. İktidar partisinin ise, bu çıkışlara reaksiyonu dinlemek, kulak asmak şöyle dursun olabilecek en sert şekliyle oldu; ihraç yolu seçildi.
Şimdi ise yeni bir aşamaya geçildi. Eski Başbakan Davutoğlu bir süredir konuşulan yeni parti girişimini ete kemiğe büründürerek sahneye çıktı. Gelecek Partisi kuruldu.
***
Davutoğlu, bakanlık, başbakanlık, genel başkanlık yapmış ve genel seçim tecrübesine sahip önemli bir siyasetçidir. Parti kurma kararına giderken ince eleyip sık dokuduğunu, seçeneklerini, imkanlarını, fırsat, avantaj ve dezavantajlarını hesapladığını tahmin etmek zor değil. Bilhassa mevcut ortamda siyaset yapmanın güçlüğünü iyice tartmıştır. Kuruluş öncesinde parti binalarının mühürlenmesi, konuşmalarının engellenmesi, son olarak da Şehir Üniversitesi üzerinden kendisine verilmek istenen mesaj ve o mesajın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından olabilecek en ağır ifadelerle ifade edilmesi… Bütün bunlar Gelecek Partisi’nin nasıl bir siyasal ortama doğduğunu ve dolayısıyla hem kendisi için, hem de ülke adına ne kadar büyük sorunlarla yüzleşmesi gerektiğini apaçık gösteren baskılardır. Davutoğlu da zaten “Korku atmosferine rağmen yola çıktık” diyerek tabloyu özetliyor.
Türkiye’nin biriken ve biriktikçe üstesinden gelinmesi zorlaşan birçok sorunu var.
Bu noktada Davutoğlu’nun partisinin kuruluş töreninde yaptığı konuşma güçlü bir perspektif sunuyor. O konuşmada, zaman tünelinden geçirdiğimizde 2000’li yılların başından bugüne ülkenin sorun yelpazesinin nereden nereye geldiğini de görüyoruz. O yıllarda değinilmeyen veya değinilip geçilen birçok konunun zaman içinde yaşanan değişim nedeniyle bugün ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. En önemlisi ise, sürekli konuşulduğu halde bir türlü çözülemeyen sistem, hukuk, liyakat, kalite ve toplamda demokratikleşme problemimizin hala devam ediyor olmasıdır.
Davutoğlu da buradan yola çıkıyor.
“Ortak akıl, liyakat, hukuk, şeffaflık, kamuda hesap verebilirlik, çoğulculuk, hukuk, ehliyet, bilim, farklılıklara saygı” gibi temel kavramların buna inanan bir liderin partisinde hayat bulması önemlidir. Ana dilde eğitime destek ve genel olarak da eğitimde tek tip anlayışa itirazın altını da çiziyorum. Bununla birlikte Gelecek Partisi’nin yeni anayasa ve güçlü parlamenter sistem önerisi, siyasetin yeni dönemde tartışması gereken başlıklardır. Davutoğlu’nun manifestosunda olduğu gibi, dünkü konuşmasında da itiraz edilecek cümle bulmak zordur. Makul ve mantıklı olan, aklın yolu sayılan fikirler partisinin felsefesine yerleşmiş görünüyor. Bu yönüyle Davutoğlu, çok uzun süredir iktidar lehine sabit hale gelen söylem tekelinin kırılması adını en önemli eşiği aşmış bulunuyor. Ve herhalde bütün konuşmasında herkesin katılacağı en önemli husus da ülkeyi kemiren ve değersizleştiren popülizmin artık bitmesi talebi ve vaadidir. Sadece bu dertten kurtulmak bile ülkenin önündeki birçok sorunun bir kalemde çözülmesi anlamına gelecek.
Toplum; her parti gibi, her fikir gibi ve siyasette atılan her adım
gibi Gelecek Partisi’nin de önce anketlerde tartıya çıkmasını ardından da olaylar karşısında alacağı tavrı; yani tutarlılığını ve kapasitesini
izleyecektir.
Ahmet Davutoğlu ve arkadaşları kolay değil ama yürünmesi gerekli bir yola çıktılar. Yolları açık olsun.