Bir ülkede herşey kötüye gidebilir, ekonomi, siyaset veya diplomasinin gardı düşebilir ilaveten toplumun sinirleri de gerilebilir. Büyük milletlerin, güçlü devletlerin tarihinde böyle kötü zamanlar vardır. İnişler çıkışlar tabiidir zira talih bir millete sürekli tebessüm etmeyebilir.
Kaybedilir, kazanılır…
Kaybedilmemesi ve hatta zayıflamaması gereken tek şey sanat ve edebiyat seviyesidir. Beste, şiir, roman, resim, heykel, sinema ve bütün sanatlar…
Ne yazık ki memlekette bu kabiliyetin zemini kayboldu.
Yıllar var ki bu ülkede insanları alıp götüren, klasikleşme istidadı gösteren tek bir şarkı bile bestelenemiyor. Roman küsmüş, şiir susmuş, sinema acı acı gülerek vakit öldürüyor. Besteci, romancı, şair, edip, ressam sadece susmamış; çorak, niteliksiz, yabani atmosfer onları susturmuş da… Vasatın, taklidin, sloganın, hamasetin, kaba ideolojinin baştacı olduğu zeminde, ne bestenin ilhamı, ne yazının cesareti, ne de resmin rengi hayat buluyor.
Türkiye’nin bir numaralı meselesi kalitesizlik ve seviyesizliktir; bu halden en ziyade zarar gören de edebiyat, müzik, resim ve bütün sanat üniteleridir.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Geçen arkadaşlarıma söyledim, şu anda Fırat Kalkanı, Afrin, biz bununla ilgili adeta bir İstiklal Marşı gibi demeyim ama oraya belki tırmanamazlar, yetişemezler, hiç olmazsa da Mehter Marşı gibi bir marşı yazamaz mıyız?” derken derdini çok iyi anlıyorum.
Türkiye, 15 Temmuz gibi benzeri olmayan bir kahramanlık yaşadı ama o günün ne bir marşı ne bir şiiri; geçtim marştan şarkıdan şiirden iki satır sembol cümlesi bile yok. Bestelenemiyor, yazılamıyor, üretilemiyor… Yaşanan şeyler ne kadar tarihi ve yapılanlar ne kadar kahramanca olursa olsun bütün bu öykünün, mesela hiç olmazsa 15 Temmuz’un “Yiğidim aslanım burada yatıyor…” lezzetinde, dillere pelesenk olan bir eseri olamadı. Varsa kötü taklitler, yoksa sandıktan çıkartılan eski marşlar…
Erdoğan şimdi bu eksikliğe isyan ediyor. Haklı mı? Onca büyük işe imza atan bir lider olarak haklı lakin hakikat çok can yakıcı...
Siyaset güçlü, devlet kudretli, teşkilat disiplinli, millet fedakar ama gelin görün ki bütün bu öykünün yarına miras kalacak bir marşı veya şarkısı yok. Çünkü zemin çorak, seviye düşük, kalite ayak altında sürünmektedir. Korkarım, bu mesele arkadaşlara söylemekle de hallolacak gibi değildir. İyi bir marş için iyi besteler, iyi besteler için iyi şiirler, iyi şiirler için yüksek bir sanat zevki; bütün bunlar için de özgür zihinler, mükemmellikte yarışan sanatkar gerekir.
Velhasılı o coşku, o ilham, o zemin ve o yüksek zevk geri gelmeden Cumhurbaşkanı dahil herkesin şikayeti devam edecektir.
İstiklal Marşı’na yeni beste
Cumhurbaşkanı’nın başka bir talebi de İstiklal Marşı’nı yeni beste yapılması… Çağrıyı yapan Erdoğan olunca senelerdir tekrarlanan beste diyalogları sökün ediverdi. Bilhassa da güfte ile beste arasındaki uyumsuzluk yani prozodi hatalarından dem vuruldu. “…larda yüzen alsancak… en son ocak, o be…” gibi malum prozodi yanlışları.
O halde ne yapalım?
Bir. İstiklal Marşı’nda prozodi hatası vardır ama yüzyıllardır dilimizden düşürmediğimiz birçok şarkı ve türküde de aynı hatalar bulunmaktadır. “Tutiyi mucize gu,,, yem ne desem laf değil’ gibi. Yani, sırf bu yüzden marş değiştirilmez.
İkincisi… Allah aşkına daha 15 Temmuz’a şarkı yazamamışken İstiklal Marşı’na nasıl yeni beste yapacağız?