Ülkenin gündemini kuşatan ve atmosferi karanlığa doğru sürükleyen ilişkilere dair sorular cevapsız kalıyor, sorumluluk sahipleri fırtınanın geçmesini bekleyip tekrar eski güzel günlere dönmeyi umuyor. Bu tür suskunluklar bilinmedik haller değildir. İddia ve şüpheler ne kadar ağır olursa mukavemet ve inkar o kadar güçlü oluyor. Gerçekle yüzleşmek yerine hedefin ülke, devlet ve millet olduğu teorisi o kadar çok dile geliyor. Dürüst olmak yerine bu yolla işin içinden sıyrılmayı temenni etmek aşina bir yöntemdir.
Ne var ki bu yolun da sonu göründü… Kaçmak, yok saymak, hamaset ve komployla direnmenin raf ömrü vardı; artık bu geçildi.
Sorulardan kaçmak, iddiaları üzerine almamak ilişkiler ağına belki biraz zaman kazandırıyor ama bizatihi suskunluk ortaya daha can yakıcı cevaplar çıkarıyor. İsimler, resimler gizlense de mekanizma kendini gösteriyor. Cevapsız kalan her soru toplumun zihninde, muhatapların ikrarı olarak kayda geçiyor. Dahası, birkaç kişinin etrafından bu kadar alev yükseliyorsa, kim bilir başka ne ateşler yanıyor kanaati yayılıyor.
Merkezinde para ve sermayenin olduğu, sistematik şekilde himaye edilen, paylaşılan ve paydaşların sessizce birbirini kolladığı bir mekanizma ortaya çıkmıştır. Paranın miktarı büyüdükçe himaye düzeninin gücü ve aktörleri de büyüyor. Böylelikle, kanun dışılık, yolsuzluk ve usulsüzlük derinleşiyor, kurumsallaşıyor. Kaçınılmaz olarak da duvardan bir tuğla eksilirse duvarın üzerlerine yıkılacağına inananlar birbirlerine kuvvetle kenetleniyor.
Cevapsız kalan soruların cevabı da bu noktada belirginleşiyor.
Çünkü, bazılarının isimleri ve suretleri net olmasa da toplum o kenetlenmiş kalabalığın ülke üzerine vuran gölgesini görebiliyor. O telaşlı dayanışmanın ürkek fısıltısını ve panikle dönmeye devam eden mekanizmanın dişlilerinden yükselen uğultuyu duyuyor.
İktidar gücüne dayanıp, bürokrasi, yargı ve siyaset eliyle himaye düzeni tesis ederek beslenen, büyüyen ve sınır tanımaz, meşakkatsiz bir zenginlik üretimine dönüşen ilişkilerin silueti belirginleşti. İnsanlar kendilerine anlatılmayan, izah edilmeyen, hesabı verilmeyen noktaları kendileri doldurmaya ve parçaları birleştirmeye başladı. Ne kadar çok şey gizleniyorsa durumun o kadar vahim ve savunulamaz olduğu anlaşıldı.
Karanlık adamları kimin koruduğu, mahkeme kararlarının nasıl el çabukluğuyla değiştirildiği, raporların sihirbazlıkla nasıl uydurulup yok edildiği, klik kadrosunda kimlerin olduğu, paranın kimlerle nasıl paylaştırıldığı, varlığı yokluğu belirsiz kırmızı bültenler ve iade talepleriyle toplumun nasıl oyalandığı belirsizleşen bir ortam, mutlaka kendi cevabını bulur. İşadamıyla, bürokratıyla, siyasetçisiyle, amiriyle, memuruyla bu kadar çok grubun aynı hedefe odaklandığı bir düzen ne kadar ustalıkla gizlenirse gizlensin kendini ele verir.
İktidar, senelerdir kullandığı iletişimsiz iletişim yönteminin bu kez sonuç almayacağını göremedi. Yoksulluğun, işsizliğini, umutsuzluğunu tam ortasında ortalığa saçılan paralar, en başta yoksulların, işsizlerin ve umutsuzların öfkesine yakalandı. Şimdi o büyük kalabalıkların vicdanı olup bitenleri sorguluyor.
Ne pahasına olursa olsun suskunluk kararı iktidara, süreç üzerinde kontrolü de kaybettirdi. Şimdi artık toplumda oluşan kanaatin yargısına tabidir. Kendisi anlatmaktan kaçındığı için kamuoyunun anladığı hikayeye mahkumdur.