Bir yandan da Cumhurbaşkanı için hayat eskisi gibi devam ediyor ve mesela “Türkiye Yüzyılı; Maarif Modeli” adı verilen müfredatı baştan ayağa değiştirme planı, ortada 31 Mart yokmuş gibi işliyor. Eğitim ve eğitimin neredeyse her şeyi olan müfredat bugünlerde turları başlayan Anayasa’dan bile çok daha önemlidir. Bir ülke için daha önemli bir mesele, hedef, konu vesaire yoktur. Türkiye’nin bilimde, teknolojide, araştırma geliştirmede geri kalmasının; empati ve diyalog duygusundan nasipsizliğinin ve toplam kalite eksikliğinin sebebi eğitimdir. Öteden beri sorunlu olan sistemin daha sorunlu hale gelmesinde 22 yıllık Ak Parti iktidarların payı da büyüktür. Ara ara kısa da olsa iyi dokunuşlar olmadı değil ama ne var ne yok hepsini berhava eden icraatlar daha baskın çıktı. Eğitimin, iktidarın ekonomi ve yargıdan bile daha başarısız olduğu alandır, dersek mübalağa olmaz. Başarısızlık o kadar ciddi boyutta…
Şimdi, bu önemli meseleyi halletmek için bir maarif planı hazırlandı ve sadece bir haftalık katkı, itiraz, eleştiri süresiyle kamuoyuna da duyuruldu. Değişim umudu taşıyanlar için umut kırıcı bir örnek. Ülkenin istikbaline doğrudan tesir edecek bir konuda üniversitelerini, eğitimcilerin, uzmanların, sendikaların, velilerin, ilgili ilgisiz herkesin sadece bir hafta vakti var ve bir itiraz veya katkı olacaksa da bunun zaten olmuş bitmiş müfredata nasıl ve hangi yöntemle dercedileceği ayrıca muamma…
İktidar ve Erdoğan’dan bir değişim, diyalog ve ortak akla kıymet bekleniyorsa önce bu konuda olmalıydı. Zira daha önemli bir konu yoktur. Böyle bir mesele oldu bittiye getiriliyorsa gerisinin manası kalmaz.
Erdoğan’ın değişimi bir ihtiyaç olarak benimsemediği sır değildir. Bugün olduğu gibi orda kalınca nasıl değişeceğini bilemiyor. Aslında Cumhurbaşkanı için bırakın değişimi, geride bıraktığı ilk beş yıllık başkanlık dönemi icraatları 14/28 Mayıs’ta güçlü bir onay almıştı. Kayıp yıllar sayılabilecek, kötü yönetilmiş beş yıla rağmen Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçiminden zaferle çıkan Erdoğan’ın gündemi değişim değil eskisi gibi devamdı. Mesela, müfredat konusunda yaptığı gibi; dediğim dedik… Ne var ki 31 Mart’ta yaşanan şok; yani seçmen desteğini kaybedip ikinci sıraya düşmek eskisi gibi devam etmeyi imkansız kılıyor. Ancak Erdoğan neredeyse 10 senedir değişimi tamamen unuttuğu için şimdi bir çıkış bulmakta zorlanıyor. O yüzden zaman kazanmak, beklentileri düşürmek ve değişti değişiyor oyalanmalarıyla mümkünse hiç değişmeden bu vartayı atlatmayı umuyor. Bu süre zarfında Mehmet Şimşek dünyadan para getirirse de lüzumsuz yere(!) demokratikleşme ve hukuk gibi tavizlere ihtiyacı olmayacağını hesap ediyor. Para biraz bollaşınca emekliye, sabit ücretliye aktarırsa sahil-i selamete çıkacağını düşünüyor. Para vermediği için oyu alamadığı 31 Mart seçiminin tersi yani. Bu kez bol keseden dağıtarak seçmeni geri alırım hesabı… Böylesi Erdoğan için değişim, demokrasi, hukuk, şeffaflık gibi meşakkatli yollardan daha kolay ve daha alışkın olduğu bir yöntem hiç şüphesiz.
Gelin görün ki ekonomi programı başarılı olsa bile parayı bol keseden dağıtacak kadar bollaştıramayabilir. Aksine, programın tutması için sıkılan kemerler seçmeni Erdoğan’dan iyice uzaklaştırabilir. En önemlisi ise bir kez daha seçime katılabilme hakkı için sadece değişime değil ayrıca muhalefetin himmetine de muhtaç olan Erdoğan’ın zamana oynamak gibi bir seçeneği bulunmuyor. Zaman ilerledikçe pazarlık gücü azalacak ve dahası 31 Mart’tan önde çıkan CHP’nin seçim sonrası anketlerine göre de birinciliğinin devam etmesi Cumhurbaşkanı’nı hızlı davranmaya mecbur bırakacak. Bu da yetmeyecek… Hem değişmesi hem de toplumu değişimin sahici olduğuna inandırması gerekecek. Gerçekten meşakkatli bir mesai…