En çok neyi kıyaslıyoruz? Bir başka ülkenin; mesela Fransa, İngiltere ya da ABD’nin başında Türkiye’nin yaşadığı gibi bir terör problemi olsa acaba nasıl davranırlardı? Demokrasi ve hukuk sistemleri nasıl etkilenirdi ve refleksleri nasıl gelişirdi?
Türkiye ile kıyaslanamayacak çapta eylemler bile olsa nasıl davrandıklarını gördük aslında. Fransa’da sıkıyönetime, sınır kapatmaya varan yasaklar getirildi; İngiltere’de ileri düzeyde takip önlemleri ve aşırı gözaltı süreleri gibi tedbirler devreye konuldu. Buradan bakıldığında sert önlemlerin ötesine varan telaşlı tedbirler aldılar. Bazılarımız için de bu kararlar Türkiye’de de hukuk sisteminin zorlanabileceğine dair referans olarak gösterildi.
***
Terör ve masum insanların hayatı söz konusu olduğunda kamu otoritesinin yani devletlerin olağanüstü yetki kullanma hakkı vardır ve bu kaçınılmazdır. Sonuçta bir devletin vatandaşına karşı birinci sorumluluğu can güvenliğini; yani hayat hakkını muhafaza etmektir.
Ne var ki, demokrasi ile temel hak ve özgürlükler de vazgeçilmez haklar manzumesidir. Nitekim Türkiye, 35 yıla uzanan PKK terörü yılları boyunca bunu tartıştı ve “güvenlik/özgürlük dengesi” kavramı üzerinden ciddi bir birikim üretti. Yabana atılamayacak bir tecrübe oluştu…
Terörle yaşayan bir ülkenin aynı zamanda demokrasisini de geliştirebileceğinin örnekleri verildi. Zaman zaman demokratik gelişme bir başka güvenlik önlemine gerek duyulmaksızın terörü geriletti de… Bugün Güneydoğu’da yaşanan PKK girişimlerinin halk desteğinden mahrum kalması son yıllarda oluşan demokratik çözüm atmosferinin bir sonucudur.
Ama burası Türkiye…
Ve Türkiye’nin yaşamakta olduğu terör problemi -İngiltere’nin şiddeti bitirmeyi başardığı IRA örneği hariç- herhangi bir Avrupa ülkesinde yaşananlarla kıyaslanamaz. Niteliği, çapı, süresi ve hedefleri açısından bambaşka bir süreç yaşamaktayız. IŞİD veya El Kaide Avrupa’da da eylemler yapıyor ama bunlar nihayetinde vur-kaç türünden eylemlerdir. Hiçbir Avrupa ülkesinin başında PKK diye sosyolojik ve tarihsel kökleri olan; siyasal kanadı yerel yönetimler eliyle bir bölgeyi yönetme kapasitesi kazanmış, bir başka kanadı sınırda kanton kurma aşamasına gelmiş bir örgüt yoktur.
***
Türkiye için terör son canlı bomba eylemleriyle yeni bir seviyeye ulaşmış olmakla birlikte 35 yıldır her seviyede yaşanan ve bir türlü kesintiye uğramayan siyasal/politik bir büyük problemdir. Terör bizde sadece terör değildir, vazgeçilmez siyasal hedefleri olan bir mekanizmanın adıdır. O yüzden teröre karşı Avrupa’nın veya ABD’nin hangi yasal önlemleri aldığı bilgisi Türkiye için kıymet arz etmemektedir. Askerin ve polisin terörle mücadele kapasitesini artıran teknik örneklerden gayrı, yasal tedbirlere bel bağlamak geçmişte olduğu gibi bugün de işe yaramayacaktır. Unutmayalım, 35 yıllık tecrübenin içinde bırakın yasal önlemleri sıkılaştırmayı, yasaların hiçe sayıldığı dönemler bile olmuştu ama netice ortadadır.
Bunları, zaten keyifsiz olan atmosferi biraz daha keyifsizleştirmek için hatırlatmıyorum. Sadece gerçeğimizi görelim ve vakit kaybettirecek önlemlerin yerine mesela PKK’nın uluslararası motivasyonlarını kesecek ve mesela IŞİD’le mücadelede Türkiye’ye daha fazla istihbarat ve politik destek üretecek süreçlere yönelelim.
Terörle mücadelede aktif mücadeleden daha önemli olan PKK’ya oksijen temin eden alanın daraltılmasıdır. “Dost kazanmak, düşman azaltmak doktrini”nin etnik ve enerjik bir şekilde denenmesi zaruridir. Tıpkı eş zamanlı olarak sahadaki terörü yok etmek adına her türlü güvenlik önleminin alınması gibi…
Yüreğimiz yanıyor ve hiç hak etmediğimiz bir saldırı altındayız doğru ama çözüm yürek soğutucu önlemlerden geçmiyor.
Dış politikada hamle esnekliği veya üstünlüğü teröre karşı işimizi kolaylaştıracaktır. Türkiye gibi benzersiz bir terörle mücadele tecrübesine sahip bir ülkenin, terörle mücadelesi de o tecrübeyi yansıtmalıdır.