Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ın sonu zaferle biten mücadelesine lafımız yok. Çarpık, amaçsız, verimsiz ve hedefsiz sosyal güvenlik sisteminin üzerlerine yıktığı yükü taşımak zorunda değiller. Herkes alırken, elbette onlar da sistemden payını alacaklar. Yaklaşan seçimde oyları geri kazanmak için bütün imkanları seferber etmeye hazır bir hükümet varken bu fırsatı kaçırmaları da ayrıca beklenemezdi. Güçlerini gösterdiler, masaya yumruklarını vurdular ve kazandılar. Hayırlı olsun.
Lafım, hemen herkesin yanlışlığı konusunda hemfikir olmasına rağmen, zaten büyük bir kara delik olan sosyal güvenlik finansmanının böyle giderse hiç karşılanamaz hale geleceğine kimsenin şüphesi olmamasına rağmen ve erken emekliliğin Türkiye gibi bir ülkenin geleceğini ipotek altına alındığı apaçık ortadayken; o yolda devam etmeye… Lafım, yapılanın “Seçim kaybetme pahasına da olsa” buna karşı olduğunu söyleyen bir liderin marifetiyle olmasına… Ve iktidarı devralmaya hazır olduğunu söyleyen muhalefetin tek f1ikir ilave etmeden kalabalığa karışmasına…
Lafım, eksiksiz tekmili birden iktidarıyla muhalefetiyle, sağcısıyla solcusuyla tekmili birden cümlemizin, verimli bir sosyal güvenlik sistemi yapamayıp popülizmde birleşmememize…
Dünyada ideal olan 4 çalışana 1 emekli oranıdır. Türkiye’de bu oran 2 çalışana 1 emekli iken son EYT düzenlemesiyle oran 1,70’e kadar geriledi. Kabaca 26 milyona yakın prim ödeyen çalışanımız var ve EYT’lilerin hak kazanmasıyla birlikte 16 milyonun üzerinde de emeklimiz olacak.
Buradan yola çıkıp üretim, kalkınma, refah seviyesi, verimlilik vesaire ne kadar kriter varsa hepsinde birden nerede olduğumuzu ve gelecekte nerede olabileceğimizi anlarız. Bir an önce kapağı emekliliğe atma hedefinde kenetlenmiş bir millet olduk. Siyasal vizyonla sokaktaki hedefler başka hiçbir alanda örtüşmezken emeklilikte tam mutabakat sağlanmış durumdadır. Bununla birlikte, bugün EYT ile emekle hakkını kazananların yanısıra bir günle, bir ayla kaçıranlar; aynı süreyi tamamladığı gün geldiğinde emeklilik bekleyenlerin en az eski EYT’lilerin büyük mücadelesi kadar yeni bir hak mücadelesine de hazır olalım. Erken emekli olmak mücadelesi artık bitmek tükenmez bir gündem olarak önümüzde duruyor. Her gün yeni bir grup EYT’li duruma düşecek ve gayet tabii ki onlar da “8 Eylül 1999’dan önce işe girenlerden ne farkım var? Ben şimdi o süreyi tamamladım” deme hakkına sahip olacak. Ve elbette bunu diyen haklı olacak.
Emeklilik sistemindeki karmaşa ve hedefsizlik Türkiye’nin on yıllardır çözüm bekleyen ve çözmek şöyle dursun daha da derinleşen büyük problemleri listesinin en öncelikli ve karakteristik maddesidir. Herkes problemin büyüklüğü konusunda mutabıkken, dünya örnekleri ortadayken ve Türkiye’nin bu yolda geçmişte yaptığı yanlışlar saymakla bitmekzen; yani elimizde bu işin nasıl yapılması ve nasıl yapılmaması konusunda sınırsız tecrübe varken yine yanlış yoldan ilerlemek tam bize has bir durumdur. Sorun çözemiyoruz, çözüme odaklanmak yerine siyasi rekabetin cazibesiyle faturası herkese çıkacak yanlışları teşvik ediyoruz. Sonuçta, çalışan veya emekli kazanıyor sanıyoruz ama sadece popülizm kazanıyor. Daha az ücrete ve daha az emekli maaşına mahkum eden düzen böyle devam ediyor. Türkiye de bir yandan yaşlanırken -10 yılda ortalama yaş 29’dan 33’ün üzerine çıktı- bir yandan da erken emeklilerin ülkesi oldu. Geldiğimiz nokta budur. Üretemiyoruz, dünyayla rekabet edemiyoruz ama bir şekilde herkese maaş bağlıyoruz.
2022’yi hep olduğu gibi bir sorunu çözmüş görünürken, daha büyüğüne yol açarak ve tam da bize yaraşan bir işle tamamlamış bulunuyoruz.
Mutlu, sağlıklı ve huzurlu seneler dilerim.