Bayramın trajediyle bitmeyen imtihanı

Mustafa Karaalioğlu

İstisnasız her bayram İslam coğrafyasının bir bölgesinde kan akıyor. Ya da zaten trajediye alışmış bu dünyada henüz kapanmamış bir yara yeniden kanıyor. Aslında biliyoruz ki sadece bayramlar değil hemen her mevsimde aynı sahneler yaşanıyor. İslam’la trajedi, din ile kan birlikte anılması yadırganmayan bir kavram seti olarak zihinlere yerleşmiş bulunuyor ve böyle seneler geçiyor.

Tekrar tekrar izaha gerek yok; İslam dünyası ülkeleri ümmetin hakkını, hukukunu korumak bir yana can emniyetini de muhafaza edemiyor. Birçoğu kendi vatandaşlarını müdafaada da yetersiz kalıyor. Arakan Müslümanlarının belirli periyodlarda yaşadıkları da bu açıdan bir uyarı değil, rutinin yeni bir sahnesinden ibaret kalıyor. Eğer bir rutine yanmak kaygısı taşıyorsak da Filistin orada neredeyse asırlık trajedi olarak duruyor.

Mesele bir trajedinin devam ediyor olmasından daha büyüktür. Onyıllarca daha böyle sürmeyeceğini kim söyleyebilir? Kim ve ne böyle sürmesini engelleyebilir?

***

İslam dünyasının neden bu halde olduğu sorusuna cevap arıyorsak önce varmak istediğimiz sonuca bir karar verelim. ‘Bütün kötülüklerin, bütün sorunların sebebi dünyanın geri kalanıdır; ABD ve Batı’dır’ demek mi işimize geliyor? Rahatlatıcı bir sonuç… Böylesine geniş ve eski bir kabulün aksini iddia etmeye kim cesaret edebilir? Vardığımız sonuç bu olunca ve zaten bir sabit fikrimiz gereği, birçok İslam ülkesinde işbaşındakiler Batı’nın kuklası olduğuna göre kimseye yapacak iş düşmüyor. Toplamda bugün içinde bulunduğumuz durum budur ve trajedilere alışkanlık da böyle bir teslimiyetten geliyor.

Neden bu haldeyiz sorusunun cevabı ise gerçekte başka yerdedir. En başta dünyanın İslam ülkelerine saygı göstermediğini kabul edelim. Sebebi de bu ülkelerin “İslam” olması değildir. Bizatihi İslam ülkelerinin birbirlerine saygı duymalarındandır. Nüfusunun büyük bölümünü Müslümanların oluşturdukları da dahil olmak üzere, 60’ın üzerinde İslam ülkesi bulunuyor. Bazıları petrol zengini, Malezya ve Endonezya gibi bazıları da sanayi ve teknolojide nisbeten fark yaratmış durumda. Yani, bir veya iki branşta kendisini yoksulluktan veya sefaletten kurtaran örnek var. Ancak, bütün coğrafya içinde ne başka bir dindaş ülkeye ne de dünyanın geri kalanına model olabilecek bir tek bir ülke yoktur. Ekonomiden eğitime, hukuktan demokrasiye kadar bir alanda tek bir sahada benzerlik kurmayı özendirecek bir başarı bulunmuyor. Gerçek bu olduktan sonra hangi ülke bir diğerine saygı duyabilir? Ya da dünyanın geri kalanı neden saygı duymak ihtiyacı hisseder?

İnsan haklarına saygı, ifade özgürlüğü, demokratik değerler ve farklılıklara saygı utanılacak seviyelerde bulunuyor. Katliamlar, ölümler, sürgünler yaşanmadan yani olağan hayatlarında en azına razı edilmiş insanların, bir trajediyle karşılaştıklarında gördükleri destek de sıradan tepkilerin ötesine geçemiyor. Arakan, Filistin, Afganistan ya da Irak zihinlere yerleşmiş olan adı konulmamış bir “zaten daha fazlasını hak etmiyorlar” kanaatinin kurbanı olmaktan kurtulamıyor.

Sorunu yanlış adreste aramak da silkinme çağrılarını yanlış adreslere göndermek de manasızdır. İslam dünyasının sorunu kendisiyledir ve silkinmek için demokrasi ve hukuk sistemleri kurmaktan başka çıkış yoktur. Kendi halklarının temsilcisi ve kendi halklarının yüzünü güldüren yönetimler olmadıkça, bu sarmaldan çıkış, kimsenin bir başkasının derdine derman olması mümkün olmayacaktır. Demokrasi olmadan, aynı kanlı sahneler, bayramda da seyranda da yaşanmaya devam edecektir.
Kurban bayramımız mübarek olsun…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.