Bir kimyagerin, bilimsel kongrede durup durup “Su 100 derecede kaynar” demesi veya matematikçinin “Arkadaşlar iki kere iki 4 eder” demesi ne kadar anlamlıysa, bizim de her fırsatta “Bir memlekette gelişme için ifade özgürlüğü gerekir” dememiz o kadar anlamlıdır. Gelin görün ki gelip vardığımız nokta malumun ilamından ibarettir. Gayet tabii ki neresi olursa olsun bir ülkenin gelişmesi, ilerlemesi, rekabet edebilmesi, huzur bulması vs için muhakkak süratte fikir özgürlüğü ve ifade hürriyeti şarttır. Bu hakikat insanlık tarihi boyunca geçerliydi; bugünün dünyasında ise tartışma dahi götürmez…
Siyasal iktidarlar için, kamu yönetimi için, hukuk için, akademi için, medya için, bilim, sanat, spor hatta kahvehane için ifade özgürlüğü zarurettir. Bugün hala, iki kere ikinin dört ettiği gibi bunu tekrarlamak zorunda olmamız ise hayra yorulacak bir şey değildir. İki kere ikinin dört ettiği nasıl tartışılamazsa, ifade özgürlüğünün önemi ve gereği de tartışılamaz.
Türkiye’nin ciddi meseleleri vardır. Ekonomide son günlerde yaşanan ve piyasalara tatsız sinyaller veren kur dalgalanması gibi gündemin odağındaki problemler bir yana kalıcı meselelerimiz bulunuyor. İrili ufaklı bütün meselelerin çözümü için sorumlu olan iktidardır. Memleket idaresinin ve demokrasinin tabiatı bunu gerektirir. Öte yandan, hiçbir fikir veya fikir tartışması sorumluluk makamındakilerin inisiyatifine ortak olmayı amaçlamaz. Fikir serdetmek başka, bütün fikirlerden yararlanıp yararlanmamak veya bunlara değer verip vermemek başkadır. Ama nasıl siyasal iktidarların karar almak, uygulamak veya politika belirlemek gibi sorumlulukları varsa, ister akademide, ister medyada isterse de sokakta olsun bütün insanların düşünce geliştirmeleri ve ifade etmeleri de bir sorumluluktur. Demokratik bir imtiyazdır…
***
En önemlisi de fikir ve ifade özgürlüğü; en iyi kararın, en isabetli politikanın oluşması için olmazsa olmaz öneme sahiptir. Bilgi, analiz ve farklı bakış açıları, dünyadaki değişimi ve tarihi tecrübeyi, sosyolojik bilgiyi aktarmanın yolu ifade hürriyetinden geçer.
Fikirler sarsıcı, eleştirel ve hatta öyle gerekiyorsa can sıkıcı bile olabilir. Dilek ve temennileri söyleyip geçmekle fikir ifade edilmiş olmaz. Herşeyi sorgulayan, riskleri ve imkanları ölçüp tartan, geçmişten ve bugünden yaşanan örnekleri cesurca kritik eden düşünce zenginliği gerekir.
Bugün de öyle… Kur artışı, dış politika, eğitim, sağlık, hukuk; konu ne olursa olsun her alanda daha çok fikre ve daha serbest ifadeye, daha çok yol gösterilmeye ihtiyacımız vardır. İktidarın da en çok işine yarayacak ve eksikliğinden zarar göreceği budur. Hepsinden önemlisi gençlerin, ihtiyarların, bütün toplumun bir başka şeyle ikame edemeyeceği tek şey fikir ve tartışmadır.
Namık Kemal, 19. yüzyıl kapanırken ‘’Bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar’ demişti. Hakikat güneşi, fikirlerin çatışmasından doğar… 21. Yüzyılın ilk çeyreğini tamamlıyoruz, hala bu sözü hatırlatma gereği duyuyoruz. Ne yapalım edelim bu sözün mefhumu muhalifinden kurtulalım. Ne fikirden, ne ifadeden ne de fikri ifade etmekten korkalım…