14 Mayıs katliamı gösterdi ki Kudüs ve Filistin gerçek anlamda İslam dünyasının davası olamamıştır. İslam dünyası sokakları bu meseleyi dert etmekte, acı çekmekte, kederlenmekte ama bu coğrafyanın ortak siyasi iradesi için mesele sadece gündelik siyasetin malzemesine dönüşmüştür. Orada hayatlarını kaybedenler, hayatları pahasına Kudüs’e sahip çıkanlar sadece Filistinliler oldu. Gerisi laf kalabalığıdır.
ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınacağı aylar öncesinden belliydi; bu işlemin 14 Mayıs günü yapılacağı da ilan edilmişti. Gösteriler, protestolar bir yana, İslam ülkelerinden hiçbiri diplomatik girişimde bulunmayı düşünmedi. Dün, ancak insanlar can verirken yükselen itirazların zerresi duyulmadı.
***
Sanki bu tarih bilinmiyormuş gibi Arap Birliği ancak bugün toplanabilme kararı aldı. O da büyükelçiler düzeyinde. İslam İşbirliği Teşkilatı, karar öncesinde bir araya gelip ağırlık koymak yerine cuma günü olağanüstü toplanabiliyor, Büyükelçiliğin Kudüs’e taşınacağı son dakika sürpriziymiş gibi… Birleşmiş Milletler’e özel gündemli toplantı çağrısı da ancak Filistinliler canlarını verdikten sonra akıl edilebildi.
1.5 milyarlık bir coğrafya davasına böyle sahip çıkıyorsa, vay o davanın haline…
Eğer, İslam dünyasının sadece birkaç ülkesi diplomatik ağırlık koymayı deneseydi ve sadece bu mesele özelinde kendi aralarında bir dayanışma oluşturup mesai harcamayı göze alsalardı tablo farklı olurdu. Bunu sağlamak veya durdurmak veyahut da belirsiz bir tarihe erteletmek mümkündü… ABD ile bozulamaz ortak çıkarları olan ülkeler bile motive edilebilir, hiç olmazsa bu denenebilirdi. Suudi Arabistan, Mısır, Pakistan, Malezya, Endonezya, Ürdün, Türkiye listesinden oluşacak sadece üç ülkelik bir ortak girişim grubu bile sonuç alabilirdi. Bu gruba, şimdi İslam dünyası gibi sadece kınama faaliyetiyle yetinen Avrupa Birliği’nin bazı üyeleri de dahil edilebilirdi. Sonuç alınmasa bile denenmiş olurdu ve rasyonel bir çaba görünürdü.
Şimdi her şey bittikten sonra, Filistin halkının tarihine yeni bir katliamın acısı yazıldıktan sonra ne kadar konuşulsa boş, ne tepki gösterilse nafile… Kudüs davası harab olduktan sonra, Gazze bir kana bulandıktan sonra…
Unutmayalım, yine olağanüstü toplanan son İİT toplantısının karar bildirisinde en ağır tepki konulmuştu. Hatta, Kudüs’ün tamamı üzerinden pazarlık yapan geleneksel diplomatik pozisyondan taviz verilmiş ve sadece Doğu Kudüs’ün Filistin’in başkenti olduğu bile kabul edilmişti ama ne ABD’nin ne de İsrail’in umrunda olmadı. Çünkü, İslam dünyasında ciddi ve kararlı bir Filistin iradesi olmadığını herkes gibi onlar da biliyordu. Nitekim, dün bütün başkentler feryat etti ama sadece Güney Afrika, büyükelçisini geri çekerek dişe dokunur bir reaksiyon gösterdi.
***
Önceki gün Kudüs-Gazze hattında insanlık öldü…
Güç ve barbarlık İsrail ve ABD’nin şahsında kanlı bir gösteriye daha imza attı…
Dünyada adalet ve hukuk üzerine söylenecek sözler bir kez daha anlamsızlaştı…
Ama içimizdeki hasar daha da büyüktür…
Filistin davası ağır ve telafisi zor bir yara aldı…
İslam dünyasının Kudüs üzerindeki hamaset ve propangandayı aşamayan politikaları yerle bir oldu…
İslam dünyasına, İslam ülkelerine, mağdur ve mazlum İslam halklarına karşı saygısızca davranmak normalleşti. Hem de göz göre göre hem de Ramazan arafesinde hem de canlı yayında hem de ABD Başkanı’nın sevinç naraları eşliğinde…
Allah şehitlere rahmet eylesin, bizlere de hamasetsiz, slogansız akıl nasip etsin.