İstenmedik neticelerle karşılaşmamak için bazı süreçlere karşı baştan önlem almanız gerekir. Adım adım, göz göre göre gelen bir şeyi bekleyip, olan olduktan sonra feveran etmek manasızdır. İslam dünyasının Kudüs konusunda bulunduğu nokta bundan ibarettir.
Bütün ülkelerde diplomatik beceri eksikliği, siyasi irade yetersizliği, meselelere bütüncül bakıp sahip çıkma kabiliyetsizliği olduğu için bir sinerjiden söz edilemiyor. İş işten geçtikten sonra reaksiyon göstermek, tepki koymak, ‘yaptırmam, ettirmem’ demek bir şeyi çözemediği gibi inandırıcı da olamıyor. Muhtemelen bugün ‘olağanüstü’ toplanacak İslam İşbirliği Teşkilatı da bunları diyecek. Netice alınamayacak olması bir yana, 14 Mayıs aylardan beri belliyken toplantı için neden ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınmasının beklendiği de ayrı bir garabet.
***
Ne var ki bizde usul böyledir. Sadece Filistin, Kudüs gibi can yakıcı meselelerde değil, irili ufaklı bütün problemlerde bu coğrafyanın iş tutma tarzı aynıdır. Önleyici hekimlik diye bir şey bilinmez… İsrail’in işgal altında tuttuğu yerleşim birimlerini adım adım bir labirent titizliğinde kendi vatandaşlarına açma sürecine de 5 yıldır cılız tepkilerden başka ne ses çıkabiliyor ki? İslam dünyası hem mecalsiz hem de isteksizdir. Kimse hamasete sığınmasın; istenmiş olsaydı hem ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınması hem de yerleşim yerlerinin genişlemesi önlenebilirdi. İstenmedi çünkü, ince ince, sessiz sedasız, perde arkasında diplomatik mesai harcayarak gerçekten bir sorunu çözmenin, Filistinlilerden başka kimseye faydası yoktur! O zaman kim niye bu meseleyle derinlemesine ilgilensin?
Resmi biraz daha büyütelim de karşı karşıya bulunulan problemin birbirini tekrar eden karakterini görelim. Herhangi bir İslam ülkesine, topluluğuna veya azınlığına karşı teşebbüs edilmiş ve netice alınamamış bir girişim yoktur. Bir ülke veya bir otorite bir hamleye niyetlenmişse bunu gizlemeden saklamadan tatbik etmiş ve netice almıştır. Yani, işin içinde illa da İsrail ve ABD olması gerekmiyor, Myammar gibi adı sanı duyulmamış bir ülke olmak da yetiyor.
Herkes biliyor ki sorun ortaya çıktıktan sonra üzerine sembol yarıştırmak, bayrak sallamak daha çok işimize geliyor. Vazife böylelikle tamamlanmış oluyor. Duyarsız kalmamış, acıyı paylaşmış ve tepkiyi göstermiş oluyoruz.
***
İslam dünyasının ‘ortak sorunlar’ ya da ‘ortak gibi görünen sorunlar’ konusunda izlediği gevşek siyaset muhatapları tarafından epeyidir bilinmektedir. Böyle olduğu için bu coğrafyanın herhangi bir yerinde, bazen katliam, sürgün boyutuna varan insan hakkı ihlalleri, bazen de Kudüs’te olduğu gibi zoraki hukuk üreten kararları almak kolaylaşmıştır. Kendi kendine üstünlük propagandası yapmanın ötesinde küresel sahnede hiçbir tesiri olmayan, pırıltı taşımayan ülkeler topluluğuna karşı saygı göstermek gereksiz görülmektedir.
Yaşadığımız bundan ibarettir.
Eğer, hamaset yerine diplomasi, retorik yerine önleyici hekimlik tarzı bir siyaset konulamazsa bundan sonra da olacak bundan farklı değildir.