Altılı Masa’nın Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerisi; adı üzerinde eski sistemi Meclis odaklı revize ederek mevcut sistemi değiştirmeyi amaçlıyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (Başkanlık Sistemi) yerine, icra gücünü yeniden hükümete veren ama yetkilerini artıran, onun Meclis’e karşı sorumluluğunu da genişleten modele geçişi savunuyor. Bunun için de altı lider hafta başında bir araya gelerek anayasa değişikliği paketini kamuoyuna duyurdular.
Paketin iddiası neticede Altılı Masa’nın hem Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasına hem de Meclis’te en az 360 vekile ulaşmasına bağlıdır. Veya 360 sayısını toparlayacak siyasi güce sahip olmasına. Örnek. Cumhur İttifakı’nın Meclis’teki sandalye sayısı (335) yeterli olmadığı için başörtüsü konulu anayasa değişikliği için HDP’den destek istemesi gibi. Ya da 2011 seçiminden sonra AK Parti, CHP, MHP ve HDP’nin eşit yetkiyle ortak kurdukları anayasa uzlaşma komisyonu gibi. Yine de sayı hesabına dayalı analiz yapmak bugününü konusu değildir. Sandıklar açıldıktan sonra oluşan tabloya bakılacaktır.
Sayısal hesaplar; hatta önerilen modelin eksiği fazlası gibi tartışmalar bir yana Altılı Masa, Başkanlık Sistemi’ne karşı Parlamenter Sistem’in safında durarak mevcut konjonktürde doğru bir tavır koymuş oldu. Çünkü, üzerinden henüz 5 yıl geçmiş olmasına rağmen Başkanlık Sistemi halktaki çoğunluk desteğini kaybetmiş, referandumda oylarını aldığı AK parti ve MHP tabanının önemli bir bölümünü bile kaybetmiştir. Toplum, bu sistemde başta ekonomi olmak üzere ana icraat ünitelerinde işlerin yolunda gitmediğini görüyor. Ayrıca, demokrasi ve hukuk devleti kavramları açasından da Başkanlık Sistemi’nin yarattığı tahribatı gözlemliyor. Bu sistemin gerçekte sınırsız yetki ve sıfır denetimden ibaret olduğu pratiği, Başkanlık Sistemi’ni gözden düşürmüş bulunuyor.
Bu açıdan Altılı Masa, parlamenter sistemi önermekle siyasi olarak doğru bir pozisyonda bulunuyor. Elbette, yaşanan büyük enflasyon, gelir dağılımı eşitsizliği ve bunlara bağlı olarak sürekli ekonomik kriz gerçeği dururken seçmen tercihini “sadece” sistem tartışması üzerinden yapmayacaktır. Ama büyük bir kitle ekonomik krizin birinci sebebinin yanlış sistem olduğunu biliyor. Ayrıca, AK Parti’nin 20 yıllık iktidar döneminin parlamenter sistemli olanla başkanlık sistemli olanı arasındaki fark da bunu gösteriyor. Başkanlık döneminde hemen hemen bütün göstergeler kötüleşmiştir. Kişi başı gelir 12 bin 500 Dolar’dan 9 bin Dolar’ın altına indi, enflasyon 10’lardan 100’lere sıçradı, Dolar 4 liradan 18,5 liraya çıktı. Dış politikada tarihi savrulmalar yaşanıyor, pasaportumuzun kıymeti azaldı ve gençler artık geleceklerini yurt dışında arıyor, vesaire.
Masa’nın sistem önerisi dışında doğru durduğu başka bir nokta ise anayasa değişikliği paketinin mantığı ve ruhudur. “İnsan odaklı bir anayasa” fikrinden başlayarak, temel hakları sistemin kalbine yerleştirme yaklaşımı kesinlikle çok değerli ve gerekli bir tavırdır. Anayasa’nın 13. maddesine “Hürriyet esas sınırlama istisnadır. Tereddüt halinde yorum hürriyet lehine yapılır” hükmünün eklenmesini istiyorlar. 25. Maddedeki eleştiri hakkını da anayasal teminata kavuşturmayı öneriyorlar. Bunlar hukuk devletinin temelini güçlendiren, olmazsa olmaz hususlardır. Parti kapatmayı zorlaştırmak, milletvekili dokunulmazlığını sonuna kadar korumak veya AYM’ye bireysel başvuruyu özendirmek yahut da kurumları liyakat ve ehliyete göre dizayn etmek, artık neredeyse seçimden ibaret bir mekanizmaya dönüşen demokrasiyi bütün unsurlarıyla geri getirmek anlamını taşıyor. Altılı Masa anayasa metnindeki özgürlükçü ve demokrat dile uzun süredir kendisinden beklenen vizyon arzını da kapısını aralamış bulunuyor. Temelinde bu yaklaşım olan bir siyaset rekabeti güçlendirir ve elbette dikkat çeker.
Unutmayalım ki bu metin aynı zamanda, birbirine rakip siyasi fikirleri ve ideolojileri temsil eden partilerin ortak belgesidir. Bu yönüyle toplumsal mutabakatın tesisine dokunarak daha da kıymet kazanmaktadır.