Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı sorusu yakın zamana kadar iktidarın merakıydı ve doğal olarak siyasi taktik gereği zorladığı bir konuydu. Aday açıklanacak ve iktidar bir yandan nihai stratejisini belirmeyecek bin yandan da onu yıpratmak için zaman kazanacaktı. Bugün ise adayın kim olacağı artık bütün kesimlerin cevabını bir an önce almak istediği bir soru haline gelmiştir. Altılı masada oluşan veya oluşmakta olan ilkeler, prensipler ve yol haritaları soruyu cevaplamaya yetmiyor. Son haftalarda, özellikle CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun isminin öne çıkması ise yeni bir tartışmanın kapısı araladı. Kılıçdaroğlu’nun “Benimle misiniz” diyerek meydan okuması da yeni aşama oldu.
Bu çıkış;
1-) Kılıçdaroğlu kendi adaylığı için geri dönüşsüz bir adım attı. Güçlü yorum bu.
2-) Partisine yönelik, kendisi dahil seçeceği bir adaya karşı itirazları bitirmek istedi. Bu çağrıyı Cumhurbaşkanı adayının bir CHP’li olacağı varsayımıyla yaptı. Birinciye kıyasla zayıf yorum da bu.
Bu noktada, İyi Parti Lideri Meral Akşener’in önceki akşam Habertürk’te yaptığı açıklamalar “altılı masa”nın sadece aday belirleme yöntemini değil, adayın kim olacağı sorusunu da şekillendirme kapasitesi içeriyor. Akşener, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itiraz etmiyor ama herşeyden önemli olan şeyin seçimi kazanmak olduğunun altı çizerek “kazanacak aday”a odaklanmayı önceliyor. Bunu söylerken, daha önce Kılıçdaroğlu’nun “İsimleri masaya gelmeyecek” dediği iki belediye başkanını -İmamoğlu/Yavaş- yeniden denkleme dahil ediyor.
Bu yaklaşım bir kriz işareti mi? Değil.
Altılı masanın akıbeti için risk mi? Değil.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itiraz mı? Değil.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kabul mü? O da değil.
Şu… Altılı masanın adaylık konusunu erteleme ve sona bırakma stratejisi değişmek zorundadır.
Liderlerin, Kemal Bey’in çabasını, performansını ve yaklaşımını hesaba katarak hem CHP lideriyle hem de kendi aralarında adaylık defterini açmalarının ve karar vermelerinin zamanı gelmiştir. Bunun, sanıldığı gibi “aday yıpranır” gibi sakıncası yoktur ve olmamalıdır da. Zira, yıpranacak aday son dakikada da yıpranacaktır. Aday yıpranır görüşünü baştan kabul etmek seçim yenilgisinin yolunu açacaktır. Bu endişeden sıyrılıp, tam tersine adayın rakibini yıpratacağı senaryosuna odaklanmaları gerekir. Adayın kimliği açıklanmasa da kendi aralarında isim üzerinde müzakereye başlamak ve bir karara varmak, altılı masaya/muhalefete psikolojik üstünlük sağlayacaktır.
Aday belirlemek elbette sürecin zor kısmıdır ama bunun riskleri ve gerilimi telafi edebilecek zamanda, olabildiğince erken yapılması en doğru yöntemdir. Masadaki doğal gerilim de böylelikle büyümeden bitecektir.
Siyasi tabloda bazı şartların değiştiğini gözden kaçırmamak iyi olur… Muhalefetin “Aday son güne kalsın. İsim seçim takvimine göre açıklansın” stratejisi belirlendiği zaman Cumhur ittifakı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halk desteği bugüne göre çok daha zayıftı. İktidar, ağır bir enflasyon dalgasıyla birlikte görünür bir kötü yönetim tablosu altında gerileme yaşıyordu. Muhalefet doğal olarak iktidarın kendi kendini tüketişini bir fırsat olarak gördü ve zaman lehlerine çalıştığı için adayı son ana ertelemekte sakınca görmedi. Neredeyse, “Bu gidişle kim olsa kazanır” şeklinde özetlenebilecek bir rahatlık vardı. Bu yüzden aktif olarak erken seçim baskısı yapmaktan bile geri duruldu. Bugün ise, iktidar en kötü zamanlarında değildir. Yine ağır enflasyon var ama iktidar olmanın sağladığı avantajlar -ücret artışları, icra borçlarının silinmesi, konut kampanyası ve dış politikadaki trafik- Erdoğan’a yeniden enerji ve özgüven kazandırdı. Daha da kazandıracaktır. Seçimi almak ve kaybolan desteği geri çevirmek için iktidarın yapacağı hamlelerin sınırı olmayacağını söylemek kehanet değildir.
Yeni aşamada, muhalefetin de yeni strateji belirlemesi zarureti vardır. Aksi bir tavır; yani tavırsızlık, iktidarın sahnede tek başına performans sergilemesine rıza göstermektir. Altılı masanın kurulup, yola devam etmesi siyasete bir açılım kazandırmıştı. Masanın şimdi de gözleri kendisine çevirecek ve inisiyatifi ele alacak hamleye ihtiyacı vardır.