14/28 Mayıs birçok açıdan iktidar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan için başarı öyküsü; hatta geride kalan beş yılın performansına bakıldığında eşine az rastlanır bir galibiyettir. Erdoğan’ın oradan çıkarak yeniden yüzde 52 ile kazanması, hatta kolayca kazanması bundan sonra da tekrarlanması zor bir seçim örneği olarak kaydedilmelidir. Bir seçimin sonucunu tayin edecek ünitelerin tamamında kırık nota sahip olmasına rağmen kazanması 14/28 Mayıs’ı Erdoğan’ın siyasi hayatının en büyük seçim başarısı olarak tanımlamaya yetiyor.
Seçim nasıl kazanıldı, muhalefet nasıl yenildi sorularını uzun uzadıya tartışıldı, tekrara da gerek yok. Muhalefetin hem seçim sonucundan gereken dersi çıkarmama ısrarı hem de şu an içinde bulunduğu hedefsizlik hali başlı başına çıplak bir analiz olarak ortada duruyor. Millet İttifakı dağılmış durumda ve en azından İyi Parti ve DEVA masadan kalkmış bulunuyor. Öte yandan muhalefet, güç ve enerji toplamak için yeterli dayanaktan mahrum haldedir. Elbette yerel seçim bazı ittifakları zorlayacak ve belki bazı merkezlerde ittifak mümkün de olacak ama işin bu kısmı da bir hayli belirsiz…
Erdoğan ise muhalefetin aksine, sandıkta onay alarak eski dönemini de mağlup etmek gibi sıradışı bir imkanı elinde bulunduruyor. Çok yanlış yaptı, evet ama hepsi geçmişte kaldı ve seçmen de bunları görmezden gelerek ona önüne bakması için kredi açtı. Meselenin bu yönü de muhalefet için başka problem… Erdoğan’ın şimdilik sandıktaki dip mesajı iyi okuması ve beklenenden iyi bir başlangıç yapması, ekonomi ve asayişte makul olana yakın seyir izlemesi muhalefetin hedef belirleme mesaisini ayrıca zorlaştırıyor.
Tabii, yerel seçim hesapları ve özellikle büyükşehirlerdeki oy dengeleri düşünüldüğünde AK Parti ve Erdoğan’ın da zorlukları var. Bunları aşmak için muhalefetin dağınıklığı yeterli olmayabilir. Yerel seçime Cumhur İttifakı’yla girecekler ama 14 Mayıs’ta AK Parti’nin oylarının yüzde 35 bandına gerilemesi ve o günden bugüne oyları artmak şöyle dursun azalmaya devam etmesi iktidar partisi için büyük bir risk olarak ortada duruyor. İlaveten, ağır ekonomik şartlar ve hayat pahalılığı da tıpkı 2019 yerel seçimlerinde sandıkta görüldüğü gibi bir başka risk faktörü. Ekonomik tablonun 2019’dan daha kötü olduğunu da ayrıca belirtelim. Yani çarşı pazarı sakinleştirmek, emekli maaşlarına yapılacak seçim ayarlı zamla üstesinden gelinecek kadara kolay görünmüyor.
Nasıl muhalefetin yeni bir öyküye ihtiyacı varsa AK Parti’nin de seçim sonrası bazı alanlarda- ekonomi ve içişleri- atmaya başladığı adımları genele yansıtacak yeni bir öyküye ihtiyacı vardır. Hem seçim sonrası tutumun geçici olmadığını göstermek hem de Türkiye’nin birbirinden ağır meselelerini yönetmek için sahici bir değişim zarureti bulunuyor.
Bugün toplanacak AK Parti kongresi işte bu açıdan önem arzediyor. Yeni ama aynı zamanda makul ve mantıklı icraat düzenini destekleyen kadroların tercih edilip edilmeyeceği gelecek döneme yönelik işaret olacak. Erdoğan eski dönemine muhalefet ederek başladığı yeni dönemde ısrarcı olup olmadığını yönetim listesiyle gösterecek. Ekip tercihi, aynı zamanda genel seçimde partisinin düşen oylarını geri kazanmak için tasarladığı yolu da gösterecek. Devlet yönetimine geri dönmeye başlayan makul dille ilerlemek mi yoksa eskiden olduğu gibi hamasete devam mı?
Bu sorunun cevabında Türkiye’nin önümüzdeki dört yılı aşkın sürede zamanı doğru kullanıp kullanamayacağı bilgisi yatıyor.