ABD’nin Suriye’deki askerlerini çekme kararı sadece büyük bir sürpriz değil aynı zamanda küresel dengeler açısından yeni bir dönemin işaretidir. Muhtemelen sadece Trump dönemiyle sınırlı kalacak olsa bile Washington’un dünya jandarmalığı fonksiyonundan birkaç yıl için dahil vazgeçmesi, uluslararası düzende büyük boşluklar bırakacaktır. Suriye dosyasında biraz geri adım attıklarında, yerine Rusya’nın 2012’den beri düzen kurucu olarak nasıl hızla ikame olduğu görüldü. Şimdi ise uçsuz bucaksız bir hareket alanı bırakarak çekiliyorlar.
Bu ani kararın ABD iç siyaseti ve Trump’ın yönetim tarzıyla ilgili boyutları vardır ama konumuz bu değil… Çünkü, Suriye’den çekilme kararı yakın zamanda Türkiye’ye sahada ağır bir sorumluluk yükleme şartını içeriyor. Zaten PYD/YPG operasyonu hazırlıkları başlamışken bundan daha öncelikli olarak IŞİD’in geride kalan güçlerinin temizlenmesi gibi ilave bir misyon ortaya çıkmış bulunuyor. Trump’ın ve devamında Erdoğan’ın açık bir şekilde dile getirdiği gibi IŞİD’le mücadele görevi artık Türkiye’nin omuzlarındadır.
IŞİD’in net olarak bilinmeyen askeri gücü ve yerleşik bulunduğu bölgenin derinliği dikkate alındığında bu önemli bir meseledir. Dahası, şimdiden sonra bu örgütün saha dışındaki bütün eylemleri de Türkiye’nin yeni sorumluluk görevi bağlamında değerlendirilecektir. Beraberinde ABD içindeki çekilme kararına muhalif gruplarla dünyadaki müttefikleri de yeni eylemler yapılacak olursa bunu Beyaz Saray ve Türkiye aleyhine kullanacaklardır.
Yeni tablonun ortaya çıkardığı birinci sonuç, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’de hem YPG hem de IŞİD’le aynı anda mücadele etmek konusunda bir strateji geliştirme mecburiyetidir. ABD’nin başta hava gücü ve istihbarat olmak üzere hayati önemdeki bir dizi lojistik katkısının olmadığı denklemde bunun zorluğunu kabul etmek lazımdır. Zorluğu var ama özellikle IŞİD konusunda elde edilecek başarı orduya dünya çapında prestij kazandıracaktır. Gayet tabii IŞİD’e son darbenin indirilmesi aynı zamanda Türkiye’nin bölgesel denklemde de gücünü artıracaktır.
ABD’nin sürpriz ve ani de olsa bıraktığı boşluk Türkiye’yi hazırlıksız yakalamakla birlikte aynı zamanda büyük fırsat sunmaktadır.
Gelgelelim asıl meseleye… Yeni duruma en az Türkiye kadar hazırlıksız yakalanan Rusya’nın tavrının ne olacağına… Moskova “Suriye’de savaş bitti, yeni düzen kurulmasına odaklanalım” noktasındayken; şimdi politikasını değiştirmek zorundadır. Kuzey sınırında PYD/YPG varlığı Türkiye’yi tehdit ederken ve IŞİD meselesi ortada kalmışken bu politikanın işlemesi mümkün değildir. Bununla birlikte, Ruya’nın Türkiye’ye Suriye sahasını açması ve geniş bir operasyon imkanı tanıması da kolay olmayabilir. Muhtemelen, Ankara önümüzdeki günlerde yeni durumun parametrelerinin tayini için Moskova’yla üst düzeyden aşağıya doğru her kademede temas trafiği başlatacaktır. Ki, bu son derece zaruri bir mesaidir. Suriye’de en güçlü aktör olan Rusya’nın ABD’den boşalan alandaki yeni yapılanmaya onay vermesi işlerin kolaylaşması için şarttır. Yani, Türkiye’nin engellenmek şöyle durun desteklenmesi gerekmektedir.
Yeni tabloda cevabı en çok merak edilen soru Türkiye’nin üstlendiği yeni görevi yerine getirip getiremeyeceği ise bir o kadar önemli olan Rusya’nın (ve İran ile Şam yönetiminin) yeni duruma ilişkin tavrı olacaktır. Trump’ın çekilme kararının gerçek etkileri bu soruların cevabından sonra anlaşılacaktır.
Türkiye açısından çok önemli bir husus da tabiat boşluk kabul etmeyeceği için muhtemel Fırat’ın doğusu ve IŞİD operasyonlarının 31 Mart yerel seçimleri öncesinde başlaması mecburiyetidir. Çünkü, ABD’nin çekilme takvimi erken hamle yapılmasını mecbur kılmaktadır.
Cevaplı ve cevapsız sorular askeri, siyasi ve diplomatik açıdan zorluk ve fırsatların birlikte yürüyeceği bir döneme girdiğimiz gösteriyor.