Seçim tarihinin olabilecek en erken güne bağlanması beraberinde hem iktidar hem de muhalefet cephesinin hızlı karar almasını kaçınılmaz kılıyor. Henüz açıklanmamış olsa da seçim takvimi gereği kim ne yapacaksa, bunları içinde bulunduğumuz hafta çıkmadan tamamlamak da zorundadır.
Bu noktada, seçime girmesi kanun tekniği gerekçeleriyle engellenmekte olan İyi Parti’nin önündeki engelin kaldırılması için CHP’nin verdiği destek hem sürpriz hem de şık bir hamle oldu. Çok muhtemel ki AK Parti-MHP bloku muhalefete yönelik tahmin ve senaryolarında böyle bir hamleyi hesaba katmamıştı. CHP bu adımla uzun süredir mahkum olduğu siyasetsizlikten kurtularak psikolojik üstünlük de sağlamış oldu. Bu psikolojik üstünlük, siyasi planda asıl önemli konu olan kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı konusunda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun elini rahatlatacaktır. Kendisinin aday olması doğrultusunda partisinden gelen baskıları yönetmek Kılıçdaroğlu için artık daha kolay olacaktır.
MEŞRUİYET TARTIŞMASI ÖNLENDİ
İyi Parti hamlesi aynı zamanda 24 Haziran seçimlerini sıhhati ve meşruiyetine yönelik tartışmaları da zayıflatacaktır. Nitekim, Yüksek Seçim Kurulu da İyi Parti’nin Meclis’te grup kurma hakkı kazanması üzerine olabildiğince hızlı bir karar vererek engeli ortadan kaldırarak tartışmaları noktaladı. Sadece 24 Haziran’la sınırlı kalmayıp uzun yıllar sürebilecek bir tartışma da baştan önlenmiş oldu.
Gayet tabii, herkesin zihnindeki asıl önemli soru kimin cumhurbaşkanı adayı olacağıdır. Meclis ve Meclis’teki sandalye dağılımı da hiç şüphesiz önemli ama en nihayet yeni dönemde ülkeyi tek ve neredeyse sınırsız yetkilerle Cumhurbaşkanı yönetecektir. Partiler için kritik olan da cumhurbaşkanlığı makamıdır…
MUHALEFET ZATEN EGZERSİZ YAPIYORDU
Takvimin kısa olması nedeniyle kimin veya kimlerin aday olacağı konusundaki merakımızı gidermek için de çok beklemeyeceğiz. Evet seçim erken geldi ama aylardır bu ihtimali dışlamayan muhalefet en azından zihinsel olarak bugüne hazırlanıyordu. Dolayısıyla, aday veya adaylar üzerindeki çalışmaların büyük kısmı seçim kararının ilan edilmesinden önce tamamlanmıştı. Yine de nihai kararın bütün bu süreçten daha hassas ve daha çok stres gerektirdiği muhakkak…
Kimler aday olursa olsun Türkiye’nin ciddi ve derinleşmekte olan meseleleri konusunda güçlü bir vizyon ortaya konulması gerekiyor. Nasıl Erdoğan yeni dönemde de ülkeyi neden kendisinin yönetmesi gerektiği konusunda gerekçelerini halka anlatıyorsa ve bunları yeniden bir manifesto ile ilan etmek zorundaysa, rakip veya rakiplerinin de rekabetçi bir vizyona ihtiyacı vardır. Günlük siyaset hamlelerinin ötesinde kaliteli bir yarışa ihtiyaç vardır.
VAATLERDEN DAHA ÖNEMLİ OLAN
Başkanlık sistemi toplumun önüne yüksek bir hedef olarak konuldu; böylelikle daha hızlı karar alınarak ülkenin önünün açılacağı ve dünya ile yarışta avantaj sağlayacağı yeni sistem teziyle kabul gördü. Uyum yasaları henüz bilinmediği için ve en önemlisi de sistemin nasıl uygulanacağına dair kimsenin fikri olmadığı için, seçim kampanyası dönemi aynı zamanda bu kafa karışıklığının giderilmesi için de fırsat olacaktır. Adaylar ülke için neler yapmayı planladıklarını anlatacaklar ama daha önemlisi toplumdaki farklılıklara yönelik tavırları ve demokrasi anlayışları olacaktır. Nasıl bir başkan olacakları, nasıl bir hukuk ve demokrasi anlayışı vadettiklerini göreceğiz. En önemlisi de Türkiye gibi bir ülkeyi yönetmenin kaçınılmaz gereği olan adı konulmamış koalisyonları oluşturmakta kimlere hangi rolü verecekleri, ekonomi veya dış politika vaatlerinden daha büyük önem taşıyacaktır.
24 Haziran’ı anlamlı kılacak, değerli hale getirecek ve gerçekten “tarihi” öneme taşıyacak olan da budur, demokrasi ve sivil siyaset çıtasının en yükseğe konulmasıdır.