1929 buhranında Adana’nın pamuk tüccarları kan ağlıyordu

Mustafa Karaalioğlu

Küreselleşme deyip geçince etkisi pek hissedilmiyor veya neden bahsedildiğinin önemi olmuyor ama siyasal süreçler kapıya dayandığında ciddi olmaktan başka çare kalmıyor. Bırakın ABD’de başkanlık koltuğunu Trump gibi bir profilin işgal edecek olmasını Avusturya’da cumhurbaşkanı seçimi bile birdenbire önemli hale geliyor. Eğer dünyada Trump gibi İslamofobik ve aşırı sağcı politikacıların rüzgarı esmiyor olsa; yeni Avusturya Cumhurbaşkanı’nın kim olduğu bir yana orada neler olup bittiğini bile merak etmeyecektik. Neyse ki İngiltere’yi sarsıp geçen, ABD’de zirve yapan ve Fransa’da kapıya dayanan aşırı sağcılık Viyana’da ağır bir yenilgi aldı. Yeşiller’in adayı Van Der Bellen seçimden zaferle çıktı.

BİR İYİ BİR KÖTÜ HABER

Aynı anda ise İtalya’da genç Başbakan Renzi siyasi kariyerini referandum sandığına gömdü. İstediği yetkileri alamadı; ona karşı çıkanlar da Avrupa Birliği’nden pek hazzetmiyorlar. Yani geçtiğimiz pazar günü toplamda bir iyi bir de biraz kötü haberle tamamlandı.

Bunların Türkiye için anlamı nedir? Birçok ülkeden daha fazla ve güçlü bir şekilde küresel sistemin parçasıyız. Bu sistem öylesine etki gücüne sahip ki seçilmiş başkan canı sıkılıp iki tweet yazdığı zaman dünyanın en güçlü ekonomilerinden birisi olan Çin’in parası tepetaklak düşebiliyor. Çin de sonuçta ucuz iş gücü, giderek artan üretimi ve dünya ticaretindeki payı nedeniyle sistemin bir parçasıdır.

Ne AB ne Şangay ne NAFTA varken, 1929 ekonomik buhranında Adana’daki pamuk tüccarları kan ağlıyordu. Çoğu Amerika diye bir ülkenin yerini haritada bile bilmiyordu üstelik…

NE YAPILACAĞI SIR DEĞİL

Dünyada krizden daha çok fırsat vardır. Bugünün Türkiye’sinin makro değerlerde görülen başarısı da küresel imkanlar oyununu ustalıkla oynamaktan kaynaklanır. Kişi başına düşen milli gelirin 3 bin dolardan 10 bin dolara yükselmesi veya ihracatın 30 milyar dolardan 150 milyar dolarlara çıkması veyahut da bilhassa özel sektörün giderek artan dış borç potansiyelinin fonlanması bu sistemin bir parçası olmak sayesindedir. Türkiye de neye ihtiyacı olduğunu biliyor ve oyunu bu kurallara göre oynuyor. İşler kötü gittiği zaman -ki bu bütün ülkelerin başına geliyor- sistemi sorgulamak doğaldır. Bir yanlışlık aramak veya adaletsiz muamele gördüğümüzü düşünmek hakkımızdır. Bütün ülkeler bunu yapıyor. Yakın geçmişin örneklerini hatırlayalım… Ekonomileri güçlü olan AB üyeleri bile krize girdikleri zaman öfkelerini cesaretle yansıtıyorlar.

SIKINTI BİZE HAS DEĞİL AMA

Bugün bütün gelişmekte olan ülkeler döviz kuru sıkıntısı yaşıyor. Türkiye’ye has bir problem değil ama bizi hepsinden daha çok etkilediği de bir gerçektir. Bu durumda ne yapılması gerektiği konusunda da ukalalık zamanı değildir. AK Parti ne yapılması gerektiğini de ne yapılmayacağını da biliyor. İktidarları boyunca bunu birden çok kere tecrübe etti çünkü…

Mesele, kızdığımız veya sevdiğimiz seçeneklere rasyonel bakmayı ihmal etmemektir. Ekonominin gerçekçi olmaktan başka bir yöntem kaldırmadığını unutmamaktadır.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.