Dünyanın önde gelen insan bilimleri kuramcılarından, City University of New York profesörü David Harvey’in bir yazısını okumuştum.
Covid-19 salgını üzerinden kapitalizmin ürettiği tüketim kültürünü eleştiriyor, salgın sonrasına dair umutlarını dile getiriyordu. Harvey’in ifadesiyle insanlık kapitalizmin “sonsuz genişleme ve büyüme sarmalı”na düşmüş durumda. Onun örneğini verirsek, ABD’nin ünlü ilaç firmaları (“Big Pharma” [!]), bulaşıcı hastalıklar konusunda kâr getirisi olmayan araştırmalara fazla ilgi duymazlar. Bir halk sağlığı krizine hazırlıklı olmak onların çıkarına değildir. Çünkü “Biz ne kadar çok hasta olursak onlar o kadar çok kazanırlar. Önleyici tedbirler hisse senetlerinin değerine katkı yapmaz.”
Küresel sağlığın, böylesine ahlak sefaletine boğulmuş şirketlerin insafına kaldığını düşünebiliyor musunuz! Rakipsiz ekonomik gücüne rağmen sağlık altyapısının hayli zayıf olduğu söylenen ABD dâhil, ilkel kazanma içgüdüleri vicdanlarını kör ekmiş bulunan küresel güçlerin kendi halklarını ve insanlığı karşı karşıya getirdiği felaket ortada!
D. Harvey şunu da hatırlatıyor: “Başkan Trump, Hastalık Kontrol Merkezi’nin bütçesini kesti; Ulusal Güvenlik Konseyi’ndeki pandemi çalışma grubunu dağıttı; iklim değişikliği dahil, tüm araştırma fonlarını da kesti.” Hasılı, “aşırı ve çılgın tüketim, tüm sistemin çöküşüne işaret ediyor.”
Umulur ki, covid-19 sonrasında, aşırı tüketimin ne kadar zararlı ve aptalca olduğunu dünyaya benimseten bir küresel kültür oluşsun. Dileriz bu afetten sonraki insanlık, bütün eski bildiklerini paranteze alarak, şu “global köy” için, sadece zenginlerin ve güçlülerin değil, hatta sadece insanlık âleminin değil, birlikte yaşamaktan mutlu olmamız gereken bütün canlı ve cansız tabiatın da yararlarını güvenceye alan yeni bir dünya düzeni kurma sürecini başlatır.
***
İlginç değil mi? Neden dünya -mesela Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası kuruluşlar, siyasetçiler, bilim insanları- corona daha Çin’de ilk ortaya çıktığında tehlikeyi görüp, hastalık dar alandayken gerekli tedbirleri alarak salgını baştan önlemediler? Halbuki dünya bunu düşünüp önleyecek akıl yetkinliğine, bilgi, tecrübe ve imkâna sahipti.
Bence mesele şu: Çin’in de dünyanın da aklı fikri, zamanın gerçeklerine göre değil, hiçbir manevi değer kaygısı taşımayan, tamamen maddeci, bencil ve çıkarcı felsefeye göre işlemektedir. Yani materyalist-seküler-hedonist hayat felsefesi ve bunun ürettiği basiretsizlik / vicdan körlüğü, dünyanın burnunun ucundaki tehlikeyi görmesini engelledi. O kadar ki, -Allah bilir- eğer felaket kendilerini de kuşatmasaydı, “Şu korona olayından ben ne kazanırım?” hesabı yapanlar bile olacaktı. Nitekim şimdi de bazılarının, birbirlerinin milyonlarca maskesini vs. sağlık ekipmanlarını gasp ettikleri, gizli servisleri devreye soktukları haberleri yayılıyor.
***
Dua ederiz ki, dünyamız bu musibetin içinden en az zararla, en büyük dersleri alarak çıkmayı başarsın. 20-25 gün önceki basında, Çin’in ve Avrupa’nın virüse karşı önlemler alınan kentlerinde (İstanbul dâhil) hava kirliliğinin önemli ölçüde azaldığı, bu sayede binlerce hayatın kurtulduğu bildirilmişti.
Pervasız ve akılsız tüketim dürtüsünü yatıştıran bir harcama kültürü oluşturulabilirse covid-19’un dünyaya daha birçok faydalar kazandıracağı görülecektir. Yüce Rabbimiz, insanoğlunu, şerri hayra, felaketi nimete çevirecek birçok güzel yeteneklerle donatmıştır. Yeter ki o yetenekleri layıkıyla kullanıp, dünyamızda lüzumsuz tüketim gibi aptallıklardan daha güzel şeyler de olduğunu fark edelim; mesela her bir nimeti, gücümüz yettiği kadar değil, sadece ihtiyacımız olduğu kadar kullanalım; elimizdeki fazla imkânları ahmakça saçıp savuracağımıza, ihtiyacı olan insanlara, canlı ve cansız çevremize yarayışlı işler için değerlendirelim. Bunun, kendi ilkel heveslerimizi tatminden daha saygın, daha erdemli, nimetin asıl Sahibi’nin hoşnutluğunu kazanmaya daha uygun, nihayetinde daha huzur verici olduğunu bilelim.
Dünyada tek başımıza kalsak bile biz bunu yapalım ve dünyaya örnek olalım. Bunu başarabiliriz, çünkü böyle bir medeniyetin çocuklarıyız.