Ebu’l-Hasan Ali el-Mâverdî’nin yaklaşık bin yıl önce kaleme aldığı, ahlak tarihimizin en seçkin kaynaklarından olan “Edebu’d-dünyâ ve’d-dîn” adlı eser, sadece bu ünlü âlim ve düşünürün günümüze ulaşmış eserleri içinde değil, genel olarak İslam ahlakı klasikleri arasında da en çok tanınan kitaplardandır. Bende oluşan kanaate göre özellikle “Edebu’d-dünyâ” başlıklı dördüncü bölüm eserin en önemli ve orijinal kısmıdır. Müellifinin, bu kısımdaki bilgi, fikir, gözlem ve analizleriyle İslam dünyasının ilk sosyologu olarak nitelenmeyi hak ettiğini düşünüyorum.
Mâverdî anılan eserin edebî ve didaktik bir karakter kazanmasına özen göstermiş, bu maksatla İslâmî kaynakların yanında, alanıyla ilgili insanlığın ortak değerlerini yansıtan yabancı kültür ürünlerinden de faydalanmıştır. Birçok sahâbî ve diğer selef ileri gelenlerinden; Ebü’l-Atâhiye, Ferezdak, Buhturî gibi şairlerden; İbnu’l-Mukaffa‘, Câhız, İbn Kuteybe gibi edip ve hakîmlerden nakiller yapmış; Buzurgmihr, Enûşirvân, Sâbûr (Şappur) b. Erdeşîr gibi İslâm öncesi İran ediplerine de sık sık atıfta bulunmuştur. Öte yandan birkaç yerde Aristo ve öğrencisi İskender ile Yakub b. İshak el-Kindî’nin görüşlerine yer vermiş, hukemâdan pek çok anekdot aktarmıştır. Bununla birlikte eser, meselâ İbn Kuteybe’nin Uyûnu’l-aḫbâr’ı, İbn Miskeveyh’in Câvîdân-ḫıred’i, İbn Fâtik’in Muhtâru’l-hikem’i gibi edebî ve hikemî alıntılardan oluşan bir derleme değil, ana yapısı itibariyle sistematik bir çalışmadır.
Eserde ahlak ile din, felsefe veya geniş anlamda hikmet, siyaset ve hukuk arasında sıkı bir ilişki kurulmuş olup, bu bakımdan Edebu’d-dünyâ ve’d-dîn antropolojik bir mahiyet arz eder.
Söz konusu eser, “Din ve Dünya İçin Ahlak Yasaları” başlığıyla tarafımdan Türkçe’ye çevrilmiş ve T. Diyanet Vakfı’nca “Ahlak Klasikleri” serisi arasında geçen yıl yayımlanmıştı. Bu ve bundan sonraki iki yazımda bu çeviriden seçtiğim, her çağda ve herkes için değerini koruyan bazı “hayat dersleri”ni değerli okuyucumla paylaşmamın yararlı olacağını düşündüm.
***
Onurlu yaşamaya dair:
“Tutkularını öldürenler onurlarını diriltirler.”
Şair der ki:
“Aslanlar aç da olsalar yaklaşmazlar, etrafını köpeklerin sardığı leşlere.”
“Dünya karşısında minnetsiz ol ki Allah seni sevsin; insanların elimdeki karşısında minnetiz ol ki insanlar seni sevsin.”
Hz. Ali’nin (r.a.), oğlu Hz. Hasan’a öğüdü: “Evladım! Allah ile senin arana bir ikram sahibi sokmamaya gücün yetiyorsa bunu yap. Allah seni özgür yaratmışken başkasına esir olma. Kuşkusuz Allah’tan gelen az bir nimet, başkasından gelen çoktan daha değerli ve daha büyüktür.”
Yoksul birine, “Keşke komşundan bir şeyler istesen!” denilince adam cevap vermiş: “Yemin ederim ki, dünyanın asıl sahibinden (Allah’tan) bile dünyalık bir şey istemiş değilim!”
Arap dili âlimi, edip ve şair İbn Düreyd (ö. 321/933) bir şiirinde, (talebini karşılamayan) zamanın vezirine şöyle der:
“Bilesin ki, bir zaman sonra (vezirlikten ayrılıp) eski bir hikâye olacaksın.
Şu halde tatlılıkla anlatılıp dinlenen bir hikâye olmaya bak.”
Şair yaşlılık hakkında şöyle der:
“Yaşlılığın gelip çattığı her şahin o hale gelir ki, başına serçeler pisler.”
İstişare:
“Çok zaman tek görüş hata eder, tek akıl yanılır.”
“Geniş bir topluluğun yanlış bir görüşe sapması… ihtimal dışı gibidir.”
“Kuşkusuz sorup da yanlıştan kurtulman, kendi başına hareket edip de pişman olmandan daha iyidir. Özellikle önemli işlerde akıllı insanlarla sık sık istişareler yapmak gerekir.”