Bu nasıl bir dindarlık?

Mustafa Çağrıcı

Ülkemiz ve kamu vicdanımız İsrail’in Gazzelilere uygulamaya devan ettiği soykırıma karşı elbette ki haklı tepkiler gösterdi ve gösteriyor. Fakat yoksul Yemen halkını yıllarca birbirine kırdıran, hayatta kalanları açlığa mahkûm eden, ikisi de İslam/Şeriat devleti (!) olan Şiî İran’a ve Sünnî Suudi Arabistan’a karşı bizim toplumumuz da diğer Müslüman toplumlar da kayda değer bir tepki göstermediler.

Bu durum, Allah’ın “mükerrem” (şerefli ve saygın) kıldığını bildirdiği (İsrâ 17/70) insanın hayatı, onuru ve haysiyetinin, günümüz Müslümanlarının gözünde pek de öyle saygın olmadığını gösteriyor.

Özellikle benim alanım bakımından bir başka vahim örnek, şu günlerde toplumumuzun gündemine oturan acıklı “Narin Güran” olayı…

İlgili aile kızlarını Kur’an kursuna gönderdiklerine göre, demek ki “dindar” bir aile... Muhtemelen içlerinde namazında, orucunda insanlar da var. Fakat -tıpkı İslam öncesi Câhiliye toplumu gibi- onlar da aile/kabile şerefini kurtarmak için katili ya da katilleri saklıyor, bir rezaleti de örtbas ediyorlar. Daha da ibretlik olanı, başka bir “adam”ın, Narin’i dereye gömüp üzerine ağır bir taş koyduktan sonra evine gidipnamazkıldığını, sonra da -güya- arama çalışmalarına katıldığını söylemesidir.

Bu nasıl bir dindarlık ki, namaz kılma ile masum bir çocuğu öldürmeyi veya bu suça iştirak etmeyi ve yine namaz kılma ile katil açığa çıkmasın diye aramalara katılmayı birleştirebiliyor? Bir Müslüman vicdanı ibadetle cinayeti bir araya nasıl getirebiliyor?

İbadeti buyuran Allah, “Şahitliği gizlemeyiniz” (Bakara 2/283) buyurandan -hâşâ- başka bir Allah mı?

Zaman zaman yazılarımda dile getirdiğim birçok benzerleri gibi bu olay da ülkemizde ve Müslüman dünyada din eğitiminin ciddi şekilde sorunlu olduğunu gösteriyor.

***

Şu iki hususu asla aklımızdan çıkarmamız gerekiyor:

1. Din insan için geldi. Klasik âlimlerimizin “makasıdu’ş-şerîa” başlığı altında yazdıkları gibi dinin en temel amaçlarından biri, hatta birincisi “canı korumak ”tır. Bu amaca ise, insanın değerini yüceltmeyi ahlak ve karakter haline getirecek bir din ve ahlak eğitimi vermekle ulaşılır. Konuya insan hakları veya -dinî tabiriyle- kul hakları açısından baktığımızda da kul haklarının en başında yaşama hakkı gelir.

Onun için Kur’ân-ı Kerîm’de haksız yere bir kişiyi öldürmekle bütün insanlığı öldürmek arasında fark olmadığı bildirilmiştir (Mâide 5/32).

Din, temelde insanoğluna erdemli, temiz, doğru ve dürüst bir dünya hayatı yaşatmak ister. Bunun birinci şartı da kaynaklarımızdaki ifadesiyle “Allah’ın buyruğuna saygı ve Allah’ın yarattıklarına şefkat”tir. Bu yolda “Her insan, kendi yapıp ettiklerinin rehinidir” (Tûr 52/21); “Kendini kötülüklerden arındıran kurtulacak, kendini kirleten kaybedecektir” (Şems 91/9).

***

Asırlardır yaşadığımız tecrübeler açık seçik göstermiştir ki, birçok konuda olduğu gibi insan hayatının saygınlığı ve dokunulmazlığı konusunda da dinî kaynaklarımızı büyük ölçüde gelenek merkezli olarak okuyoruz; temel dinî kaynaklarımıza, türlü nedenlerle bütün dünyada insan hayatının önemsiz görüldüğü eski devirlerdeki insanların gözüyle bakıyoruz ve kendimizi o bakışla sınırlıyoruz.

Müslüman dünyaya baktığımızda, temel dinî kaynakları gelenek merkezli okumanın en yaygın olduğu toplumların en iptidai hayat süren, en geri kalmış ve insanın en değersiz, insan hayatının en ucuz olduğu toplumlar olduğunu görürüz. Çünkü onlar bedenleriyle bu çağda, bu çağın gerçekleri içinde; zihin ve ruhlarıyla, din ve dünya tasavvurlarıyla yüzyıllar önceki çağlarda yaşıyorlar.

Bu arada, şunu kesin olarak bilmeliyiz ki, bu sorun İslam’dan değil, bizim onu anlama ve yaşama kusurlarımızdan kaynaklanıyor. Dinî kaynaklarımızı –elbette geleneksel yorumları da bilmekle birlikte- bu çağda yaşayan insanı merkeze alarak okumak ve anlamak zorundayız. Çünkü din insan için, onu kendi şartları içinde en doğru ve en iyi olana yöneltmek (hidayet) için gelmiştir.

2. İnsanlar artık okuyor. Kur’an meali ve hadisler dâhil, dinî metinler herkese açık hale geldi.

O halde ulemamız, ilâhiyatçılarımız artık kulaklarının üstüne yatmayı bırakıp, toplumumuza, gençlerimize dürüst davranmalı; onlara içinde yaşadıkları çağın gerçekleriyle çatışmayan, tersine, bu gerçeklerin ortaya çıkardığı soruları çözmede onlara ışık olan bir din ve dinî bilgi sunmalıdırlar.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (76)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.