Ulus olma kabiliyeti

Mikdat Karaalioğlu

Toplumsal bir gelişme karşısında zihinler çaresiz kalınca aşırı yorumlar doğuyor. Aşırı yorumlar genelde iddia sahiplerinin tezlerinden yüzde yüz emin olmalarından değil, yaşadıkları kafa karışıklığından kaynaklanıyor. Suriyeli mülteciler hakkında yaşanan kafa karışıklığı bu minvalde bir şaşkınlık. Türkiye’de resmi olarak 3.6 milyon Suriyeli göçmen bulunuyor. Bu, hiç şüphesiz Türkiye’nin sosyo ekonomik imkanlarını aşan bir rakam.

Dünyanın her tarafında özellikle ekonomik sorunlar yaşandığında ilk akla gelen hedef kitle göçmenler olur. Bu kaçınılmaz bir kader. Ekonomik sorunlarla başlayan suçlama, kademe kademe bütün sosyal sorunların göçmenler üzerinden yansıtılmasıyla devam eder. Yaptığı gerçek etkiden bağımsız olarak göçmenler ve göçmenlik, farkında olmadan siyasi bir sorun haline dönüşür.

Siyasi menfaat elde etmeye çok uygun bir alan. Muhalefetin mülteciler üzerinden siyasi fayda elde etmesine, günün sonunda iktidar da kayıtsız kalamaz ve bu kervana katılmak zorunda kalır. Avrupa’da özellike Almanya’da mülteci ve göçmen konusu aynı istikamette gelişti. Bundan birkaç yıl öncesine kadar tabu sayılacak ifadeler, ana akım siyasetçiler tarafından da dile getirilmeye başlandı.

***

‘Yakaladığımızı sınır dışı edelim’ çılgınlığına varacak bir reaksiyon, farkında olmadan linç kültürünün meşrulaştırılması gibi önü alınamaz bir hukuksuzluğa götürür. Mülteci akınına karşı çaresiz kaldık propagandası, sokaktaki vadandaşın, her mültecinin kaderine hükmetme hakkı olduğu şeklinde bir sapkınlığa neden olur. Kendilerini kamuoyunda savunma imkanı olmayan bir kitleyi, insan olarak görmeme, sadece mülteciler açısından bir mağduriyet doğurmaz, diğer ucu toplumun çoğunluğuna yönelen zehirli bir ok halini alır.

Hükümet de, mülteci konusunun iktidara mal olacak siyasi bir potansiyel taşıdığını fark etmiş olmalı ki, toplumda yaşanan memnuniyetsizliği radikal önlemlerle çözmeye çalışıyor. Ancak çözüm mültecilerin hareket kabiliyetlerini mümkün mertebe sınırlayarak değil, bilakis topluma uyumlarını kolaylaştıracak tedbirlerle elde edilebilir. Mültecilerin toptan sınır dışı edilmesi gibi bir yöntem siyasi, hukuki, ahlaki ve insani olarak mümkün olmayacağı için başta genç mülteci nüfus olmak üzere Türkçe, meslek eğitimi gibi önleyici tedbirler alarak yapıcı adımlara yoğunlaşmak gerekiyor.

Suriyeli mültecilerin yüzde 46’sı 0-18 yaş aralığında. Toplam 3.6 milyon mültecinin yaklaşık 3 milyonu 40 yaşın altında. Bu kitleyi başıboş bırakmak yerine sosyal projelerle toplumsal hayata dahil etmek mümkün ve gerekli. Mültecilerin ne kadar süreyle Türkiye’de kalacaklarını kestirmek mümkün değil. Ancak siyasi koşullar bir çoğunun uzun süreyle Türkiye’de kalacağını gösteriyor. Nesillerden nesillere aktarılan mağduriyetler yaratmak yerine, yerinde ve zamanıda uyum tedbirleri ile konu sosyal bir sorun haline gelmeden önlemler alınabilir.

Göçmenleri aynı göz hizasında görerek çözüm için çaba sarfetme olgunluğuna kolay ulaşılmıyor. Sorunu siyasi olarak suistimal edenler konunun sağduyulu bir şekilde ele alınmasının önünde büyük engel. Popülistler yer yer ırkçılığa varan söylemleri ile toplumsal değerlerin köküne kibrit suyu döktüklerinin farkında değil. Böylesi bir sorunla baş edebilme kabiliyeti, ulus olma kabiliyetimizle doğru orantılı.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.