Putin’in Scholz ve Macron’la yaptığı telefon görüşmesinin açıklanmasından sonra Ukrayna’da barış yeniden gündemde. Savaşın bir an önce sonlandırılması bütün tarafların arzuladığı bir sonuç. Üzerinde uzlaşılamayan nokta ise koşullardı. Ancak barış için koşullar artık oluşmaya başladı çünkü tarafların savaşla neleri elde edip edemeyeceği ana hatları ile belirginleşti.
Rusya’nın Ukrayna’yı tamamen işgal etmesi ya da kendisine bağlı bir hükümet tesis etmesi artık imkansız. Bütün taraflar bunun bilincinde. Ancak Sovyetler Birliği’nin Afganistan’dan çekildiği gibi Rusya‘nın Ukrayna’dan koşulsuz olarak çekileceğini kimse bir opsiyon olarak bile hesaba katmıyor.
ABD ve NATO ülkeleri Ukrayna’ya 50 milyar euronun üzerinde silah yardımı sözü verdiler. Ama Fransa ve Almanya muhtemel bir barış için Rusya’ya kabul edilemez şartlar sunmak istemiyor. İki ülke de askeri bir süper güç olan Rusya ile çatışmaya girmekten kaçınıyor ve kışkırtıcı bir üslup kullanmaktan imtina ediyor.
***
Almanya Başbakanı Olaf Scholz savaşla ilgili olarak hiçbir zaman zafer kelimesini kullanmadı ve Putin’i de Joe Biden’ın aksine bir savaş suçlusu olarak nitelendirmekten kaçınıyor. Macron kimsenin Rusya’yı aşağılamaması gerektiğini söylüyor. Her iki liderin de barış için Rusya’yı ekonomik olarak bitirmek ya da utanç verici bir askeri mağlubiyet yaşatmak gibi bir düşüncesi ve planı yok.
Spiegel Online de yer alan bir habere göre resmi açıklamaların tersine ABD’li yetkililer kulislerde NATO müttefiki ülkelere, hedeflerinin Rusya’yı mağlup etmek değil Putin’e savaşı kazanamayacağı hissiyatını oluşturmak olduğunu söylüyor .
Batılı istihbarat örgütleri, Ukrayna’nın savaşın ilk aylarında elde ettiği beklenmedik başarıya rağmen, kısa vadede savaşı kazanmasının hemen hemen imkansız olduğunu düşünüyor. Rusya ilk aylardaki plansız saldırıların yerine kendisi için önemli olan bölgelere yoğunlaşmaya başladı ve buralarda da askeri başarılar elde etti. Rusya ilk aylarda yaşadığı teçhizat, ikmal ve iletişim sorunlarını çözmüş gözüküyor.
***
Rusya’nın sahadaki yeni yapılanması belki aylarca sürecek bir savaşı kaldırabilecek durumda. Askeri literatürde yıpratma savaşı olarak bilinen bu stratejiye Ukrayna’nın aldığı tüm desteklere rağmen uzun süre dayanması mümkün değil. ABD Savunma Bakanı Llyod James Austin de müttefik ülkelerine yıllarca sürebilecek bir savaşa hazır olmaları mesajı verdi.
Her iki taraf için de barışı zorlayacak bariz bir üstünlük ya da mağlubiyet durumu yok. Rusya en azından savaşı başlatma gerekçesi olarak öne sürdüğü Donbas’ı ele geçirmek ve Güney Ukrayna’da işgal ettiği bölgeleri topraklarına katmak peşinde. Bu hedeflerine de yaklaşmış durumda. Ayrıca bu hedeflere yoğunlaşarak yıpratma savaşını sürdürebilecek, teknik, ekonomik ve moral sermayesin sahip. Putin uzun sürecek bir savaşın Batı ittifakını yıpratacağından hatta bozacağından hareket ediyor.
Savaşın tarafları ilk aylardaki öfke ve hamaseti yavaş yavaşa terk ediyor. Zelenskiy Davos’da, Kırım’ın geri alınmasını gerçekçi görüp görmediği yönündeki soruya ‘‘Muhtemelen 100 binlerce Ukraynalı askerin hayatına mal olur. Bedel önemli bir rol oynuyor“ diyerek artık gerçekçi bir noktada olduğunun işaretlerini verdi.
Tarafların kazanç kayıp bilançoları artık belirginleşmeye başladı. Rusya’yı rencide etmeden bir barış opsiyonu yegane çözüm yolu olarak ortaya çıkıyor. Putin’in Scholz ve Macron’a Rus tarım ürünlerine uygulanan yaptırımların azaltılması karşılığında Ukrayna limanlarından tahıl ihracına izin vereceği teklifi, aslında Türkiye de dahil olmak üzere sonucunu bütün dünyanın beklediği bir pazarlık. Tarafları gerçekçi beklentilere ikna edece bir iradenin devreye girmesi gerekiyor. Türkiye’nin arabuluculuğu bu noktada yeniden önem kazanabilir.