İran’ın yüksek bir turizm geliri yok. 2021 yılı rakamlarına göre ülkenin turizm gelirleri bir önceki yıla göre yüzde 40’lık bir artışla 2.5 milyar dolar olmuş. Bu verilerin en ilginç yanı ise İran’ı en çok ziyaret eden ülkeler arasında Türkler yüzde 15’le ikinci sırada. Birinci sırada ise yüzde 34 ile Iraklılar var.
İran’a giden Türk turistler bu ülkenin dört bir yanında ziyaret ettikleri tarihi ve turistik yerlerle İranlıların misafirperverliklerini anlata anlata bitiremiyor. Sosyal medyada bir trend haline gelen bu paylaşımlar muhtemelen İran Turizm Bakanlığı’nın tanıtım faaliyetlerinden daha çok işe yarıyor. İran gerçekten de sunduğu kültürel çeşitlilik ve halkının misafirperverliği ile ziyaret edilmeyi hak ediyor.
Ancak madalyonun bir de öteki yüzü var. Bir yanda tarihi, kültürü ve insanları ile kendisine hayran bırakan bir ülke öte yandan temel insan haklarını talep eden vatandaşlarını öldürmekten çekinmeyecek kadar gaddar bir rejim. Norveç’te bulunan İran İnsan Hakları Örgütü verilerine göre İran’da gösteriler esnasında hayatını kaybedenlerin sayısı 481. Öldürülenlerin 35’i kadın, 64’ü ise 18 yaşın altında.
***
İran bir hukuk devleti olmadığı gibi asgari diplomatik teamülleri uygulama kabiliyetinden bile uzak bir ülke. Tahran’daki Azerbaycan Büyükelçiliği’ne yapılan saldırı bunun yeni bir örneği oldu. Büyükelçiliği basıp bir güvenlik görevlisini şehit eden ve iki kişiyi yaralayan saldırgan yakalandıktan sonra sorgulanmak yerine, İran televizyonlarında röportajlar verdi.
Saldırganının sorgulanması, olayın bütün arka planıyla açıklığa çıkarılması gereken saatlerde, katil İran televizyonlarında cinayetinin ‘’haklı gerekçelerini’’ kamuoyuna açıklayabilmek gibi büyük bir ayrıcalığın keyfini çıkarıyordu. İran bu tavırla Azerbaycan’a ne tür bir mesaj vermek istiyordu bilinmez ancak sahip olduğu siyasi yönetim üslubunun ne denli pervasız ve ilkesiz olduğunu bütün dünyaya bir kez daha göstermiş oldu.
İran’ın rejim muhaliflerine karşı sürdürdüğü amansız ve acımasız takip sadece ülkenin sınırları içinde cereyan etmiyor. Alman Frankfurter Allgemeine Sonntagszeitung gazetesi, yurtdışında yaşayan muhaliflerin de ne denli bir baskı ve takibat altında olduklarına dair manşetinden verdiği geniş bir haber yayınladı.
***
Buna göre Almanya’da rejim karşısı gösterilere katılan muhaliflerin İran’da yaşayan yakınları telefonla taciz ve tehdit edilerek muhalifler yıldırılmaya çalışılıyor. Yaşamını Almanya’nın Köln kentinde sürdüren İranlı rejim muhalifi Mina Ahadi’nin yaşadıkları ise tacizde yeni bir boyut sayılabilecek türden. Yıllardır İranlı ajanların takibatı altında olan Ahadi sürekli ölüm tehditleri alıyor. Bir ay içinde 27 kez ölüm tehdidi aldığı bile oldu. Son olarak ise Ahadi’nin Herne, Oslo, Stockholm ve Londrada’ki arkadaşları eş zamanlı olarak aranarak, Ahadi’nin bir hafta içinde öldürüleceği tehdidi yapıldı.
İran İstihbaratı gerçi Almanya’da en son 1992 yılında Kürt muhalifleri öldürmüştü ama bu tarihten sonra da Almanya’da muhalifleri takip eden çok sayıda İranlı ajan deşifre edildi. Öte yandan İran İstihbaratı tarafından 2015 yılında Amsterdam. ve 2017 yılında Den Haag’da işlenen cinayetler de hala hafızalarda.
İranla Almanya arasında aktüel olarak, Fankfurt’dan Hindistan’a gitmek için Dubai’de aktarma yaptığı esnada, İranlı ajanlar tarafından kaçırılarak İran’a getirilen İran asıllı Alman vatandaşı Jamshid Sharmahd’ın gizli pazarlığı sürüyor. İran televizyonlarında ülkede bombalı bir saldırı yapmayı planladığını "itiraf eden" Scharmahd’ın ailesinin yegane umudu kamuoyunda İran’a karşı oluşacak baskı.
***
Bu ülkeyi ziyaret eden Türk turistlerin sosyal medyada neredeyse hayranlıkla anlattıkları İran ile rejimin muhalifleri karşı sergilediği acımasızlık arasında inanılması güç bir tezat var. Medeniyetin beşiği sayılacak bir coğrafyadan nasıl böylesi bir ceberrut devlet doğabildiğini anlamak güç. Dikkatlerimizi hem komşumuz hem de orta doğuda siyasi rakibimiz olan İran’a karşı daha fazla yöneltmemiz gerekiyor.