Bütün dünyanın ilgiyle takip ettiği Komunist Partisi kongresinde Çin eski devlet başkanı Hu Cintao, Devlet Başkanı Şi Cinping’in hemen yanında oturduğu yerinden zorla kaldırılarak salondan çıkarıldı. Şi Cinping’in parti tüzüğünde yapılacak değişikliklerle mevcut otoritesini resmileştireceği bir oylama öncesinde dünya medyasının gözü önünde gerçekleşen bu olay şaşkınlık ve merak uyandırdı.
Hu Cintao’nun Şi’nin Çin’deki Mao sonrası teamüllere aykırı olarak üçüncü kez devlet başkanı seçilmesine karşı olduğu ve parti içinde muhalif bir cereyana ait olduğu söylendi. Şi’nin Hu’yu rencide ederek dünya kamuoyuna mesaj verdiğini söyleyenler oldu. Dünyanın izlediği bir kongre esnasında eski devlet başkanının kendi isteği dışında salondan çıkarılmasını, Şi’nin bir güç zafiyeti olarak yorumlayanlar da var.
Dünyanın gözleri Çin’e yönelmişken böylesi bir skandalın neden yaşandığının gerçek cevabını yüksek ihtimalle hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Ancak ekonomik kriz ve korona ile boğuşan Şi Cinping’in otoritesini iyice ikame ettiği bu kongre sonrasında hem kendi kamuoyuna hem de dünya kamuoyuna yönelik ses getiren hamle ve icraatlarının olacağını tahmin etmek güç değil.
***
Bu hafta içinde İngiltere ve İtalya’da etkileri sadece ulusal olarak kalmayacak önemli iki siyasi gelişme daha yaşandı. İngiltere Başbakanı Liz Truss göreve gelmesinden tam 45 gün sonra istifasını verdi. Kamuoyu desteğini iyice kaybeden Muhafazakar Parti’nin lideri, enflasyonunun ve cadı kazanına dönen parti içi kulislerin baskına dayanamayarak İngiltere tarihinin en kısa süreli başbakanı olarak istifasını krala sunmak zorunda kaldı.
Anketlerde yok olmanın eşiğine gelen Muhafazakar Parti yeniden kendi içinden bir başbakan seçecek. Önümüzdeki haftanın sonuna kadar belirlenecek yeni başbakan için birçok aday var. Truss’un rakibi Rishi Sunak ve eski savunma Bakanı Penny Mordaunt bunlardan ikisi ancak en güçlü aday olarak eski başbakan Boris Johnson’un ismi öne çıkıyor.
Johns’on adaylığını resmi olarak açıklamadı ancak, Dominik Cumhuriyetin’deki tatilini keserek Londra’ya döndü. İngiltere’yi kulisli, entrikalı bir hafta bekliyor ve kim başbakan seçilirse seçilsin arkasında bir kamuoyu desteği olmayacak. İngiltere’de Brexitle başlayan istikrarsızlık ve belirsizlik kısa vadede aşılacak gibi gözükmüyor.
****
Avrupa siyasetinde bir başka belirsizlik ve endişe ise İtalya’nın yeni başbakanı Giorgia Meloni. Daha Çarşamba gününe kadar hükümeti kurmayı başaramayacağı ve istifa edeceği söylenen Meloni sürpriz bir şekilde hükümeti kısa bir sürede kurdu.
İtalya’nın ilk kadın başbakanı Meloni, kendilerini kurulacak koalisyonunun gerçek sahipleri sanan iki ünlü siyasetçi Silvio Berlusconi ve Matteo Salvini’ni alt etmeyi başardı. Ne Berlusconi’nin tavsiye ettiği kişiler bakan olabildi ne de Salvini talep ettiği içişleri bakanlığını alabildi.
Meloni’nin koalisyon mücadelesinde elde ettiği başarının kalıcı olması ve İtalya aşırı sağının lideri konumuna yükselmesi çok muhtemele görünüyor. Koalisyon kuruluşu esnasında yaşanan güç mücadelesinde yara alan Berlusconi 85 yaşında ve başında bulunduğu Forza İtalya partisinde yerine gelecek güçlü bir lider yok. Salvini de başında bulunduğu Lega isimli parti de güç kaybı yaşıyor. Makyavelist olarak tanınan Meloni’nin daha yolun başında iki önemli rakibini saf dışı bırakarak, kalıcı olacağı yönünde Avrupa’da oluşan endişe dolu kanaatleri pekiştirmiş oldu.
Yeni başbakanın AB, Rusya ve Çin konularında hangi hamleleri yapacağı henüz kestirilemiyor. Ama Avrupa içindeki güç mücadelesinde her zaman AB teamüllerine uygun davranmayacağı yüksek bir ihtimal. Anlaşılan o ki dünyanın öngörülemez siyasi gelişmelerle yaşamaya alışması gerekiyor.