Şampiyonanın aktivist sahipleri

Mikdat Karaalioğlu

Dünya Kupası ya da olimpiyatlar gibi uluslararası büyük organizasyonlar nerede düzenlenirse düzenlensin, Batı dünyası kendisini bu etkinliklerin tabii ev sahibi olarak görüyor. Bu etkinlikler aracılığıyla oluşacak imajın mimarı olarak kendisini yegane karar merci olarak konumlandırıyor. Kendisine bu türden bir kanaat önderliği görevi veren Batı merkezlerinin başında ise Almanya geliyor.

Rusya’daki dünya şampiyonası ya da Çin’deki olimpiyatlarda da bu türden Batı merkezli bir imaj savaşına sahne olmuştu. Bu etkinliklerin spor değil de bir sistem rekabeti olduğu hissi sadece bizlerde oluşan bir algı değil, dünyanın her tarafında hakim bir düşünce.

Spor sahalarının dışında sürdürülen bu algı mücadelesi müsabakaların tuzu biberi olarak izlenme kalitesini arttıran bir olguydu aynı zamanda. ABD’li sporcuların Rus sporcularla olan mücadelesi, dönemsel olarak ABD ya da Batı’nın herhangi bir ülkesi ile ciddi sorunlar yaşayan ülkelerin spor müsabakalarının gerilimini hatırlarız. ABD İran karşılaşmaları ise bu anlamda en akıllarda kalan çoğunda İran’ın mağlup olarak ayrıldığı karşılaşmalar olarak hala hafızamızda.

***

Ancak bir dünya şampiyonası Katar’da olduğu gibi hiçbir zaman bu denli yoğun bir değerler ve sistemler mücadelesine evrilmedi. Turnuva öncesinde Katar ve Arap dünyası Dünya Futbol Şampiyonası gibi önemli bir etkinliğe ev sahipliği yapacak olmanın gurur ve mutluluğunu yaşarken, Batı dünyası bu etkinliğe evrensel olduğuna inandığı değerleri ödünsüz bir şekilde savunma psikolojisi ile girdi.
Bir dünya şampiyonasında ilk kez favori takımlar, goller ve starları değil siyasi açıklamaları, sembolik aksiyon ve söylemleri takip ettik. Bu dünya şampiyonası semboller üzerinden değerlendirilecek olursak LGBT ve diğerleri arasındaki bir mücadeleden söz etmek gerekir. Bu mücadelenin öncülüğünü üstlenen de Almanya oldu.

Almanya ilk turda elendiği dünya şampiyonasında futboluyla değil Japonya maçı öncesinde Alman futbolcuların ağızların kapatarak FİFA’yı protesto etmesiyle konuşuldu. FİFA’nın LGBT sembollerini statlarda yasaklaması kararına yönelik yapılan bu protestoyu Alman spor insanları ve siyasetçilerin açıklamaları izledi. Alman İçişleri Bakanı Nancyi Faeser’in Katar’daki bir karşılamayı yasak olmasına rağmen kolunda LGBT bandıyla izlemesi de Alman protestolarının zirvesi oldu.

***

Almanya’nın bu tavrı, İslam dünyasında arzulanan “aydınlanmaya‘‘ vesile olduğu tartışılır elbette ama Almanya’da bile bu aktivist üslup eleştirilerin konusu oldu. Kamuoyunda geniş bir kesim “abartıldı“ düşüncesinde. İran milli takımının kendi milli marşlarını okumayarak aldığı riske kıyasla, Alman futbolcuların FİFA’ya karşı ağzını kapatması ucuz kahramanlık, riyakarlık, abartı vs. olarak değerlendirildi. Çünkü bu protestonun Alman futbolcular için hiçbir ciddi sonucu yok.

Başta Katar olmak üzere bütün Arap dünyasında, Almanlara ve Alman futboluna karşı var olan sempati de büyük hasar aldı. Arap dünyası Almanların Katar’a karşı saygısızlık yaptığı görüşünde ve Almanları iki yüzlülükle suçluyor. En azından Alman ZDF televizyonunda yayınlanan bir programa konuşan farklı Arap ülkelerinin vatandaşları bu görüşe sahip .

Almanya’nın elenmesi ile turnuvanın geri kalanında LGBT aksiyonlarının daha da azalacağı tahmin ediliyor. Azalmasında da fayda var çünkü bu sembolik savaşın futbolla bir ilgisi yok. Konu LGBT sınırlarını aşan kültürel hatta oryantalist bir anlatıya dönüştü. Onlarca yıl önce aşıldığını düşünülen bir üsluba yeniden yönelmesi BATI kamuoyunun konu İslam dünyası olunca kendisini hala aşamadığını gösteriyor. Umulur ki bu itici üslup turnuvanın geri kalanında devam etmez.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.