Türkiye siyasetinde daha önceleri var olmayan, en azından etkisi bu denli büyük olmayan yeni bir kitle ortaya çıktı: Seçimin kaderini belirleyecek yüzde bir kaçlık seçmen kitlesi. Seçimin kaderini belirleyecek yüzde bir kaç puanlık kitlenin hangi tercihi yapacağı konusunda kimsenin ikna edici bir cevabı yok. Herkes seçim akşamı bu kitlenin Türkiye’ye nasıl bir sürpriz yapacağını bekliyor.
Tercihleri, siyasi analiz ya da anketlerle tespit edilemeyen azınlık bir seçmen kitlesi Türkiye’nin kaderini belireyecek. Referandumda da bu kitle son sözü söylemişti. Kaba bir tasnifle azınlık bir sağ seçmenin tercihi belirleyici olacak. Partiler seçimin son günlerini muhtemelen bu “azınlığı” ikna etmekle geçirecek. Siyasetin her iki cephesi de ana kitlesini ürkütmeden bu azınlığın beklentilerini karşılamak gibi zorlu bir denklemi çözmeye çalışıyor. Siyasi partilerin mevcut seçmenlerinin ötesinde geniş kitleleri heyecanlandıracak söylem ve tutum içinde olduklarını iddia etmek güç. Diğer seçimlerden fazla farkı olmayan söylemlere şahit oluyoruz. Yeni seçmen kazanmak yerine mevcut seçmeni korumak sanki daha ön plandaymış gibi bir hava var. En azından söyledikleri ile kamuoyunu şaşırtan bir lider yok. Bu durum siyasi radarların, konumunu tam olarak tespit edemediği, vaatlerle de kolay ikna olmayan azınlık seçmenin önemini daha da arttırıyor.
***
Seçim sonuçları hakkında bir tahminde bulunmak spekülasyondan öteye geçemez. Bunda ilk kez başkan seçiyor oluşumuzun etkisi de büyük. Türkiye aynı zamanda köklü bir yapısal değişikliği de oylayacak. Sonuçların ve özellikle de etkilerinin öngörülemez oluşunun sebebi de seçim sonuçları ne olursa olsun, ortaya çıkacak yapıyı ilk kez tecrübe ediyor oluşumuz.
Aslında bu seçimlerin en ilginç sonucu kimin başkan seçileceği kadar, yeni sisteminin etkilerinin neler olacağı. Seçimin favori ismi hiç şüphesiz Erdoğan. Ancak başkanlık sisteminin ne tür toplumsal şekillenmelere yol açacağı, ne tür toplumsal dinamikleri hareket geçireceği konusunda kimsenin bir fikri yok. Seçim sonrası bizi bekleyen devasa değişimler (bunu negatif anlamda kullanmıyorum) çok yeni siyasi tartışmalara, klasik toplumsal aktörlerin (kişi ve kurum olarak ) değişmesine neden olabilecek.
Seçimler sonrasında siyasi atmosferin sakinleşeceğini bekleyenler kısmen haklı. Ancak 25 Haziran itibarıyla Türkiye’yi öngörülmez bir değişim dalgası bekliyor. Yeni bir siyasi ve toplumsal tecrübenin arefesindeyiz. Şu anda (haklı olarak) bu değişimin siyasi ayağına konsantre olmuş durumdayız. Ancak seçim sonrasında sadece siyasi değil, sosyal, ekonomik ve kültürel yeni tartışmaların merkezinde bulacağız kendimizi.
Bir seçimle (kaybetmeleri halinde) her şey bitecek diye düşünenler, yanılıyor. Tabi bir seçimle (kazanmaları halinde) her şey çok daha güzel olacak diye düşünenler de. Türkiye’nin toplumsal dinamiği siyaset matematiği ile çözümlenemiyecek kadar çok boyutlu. Bu gerçeği bir çok kez tecrübe ettik. Seçimlerden sonra çok daha yoğun şekilde tecrübe edeceğiz.