Modernizm ve dijitalleşme

Mikdat Karaalioğlu

Yapay Zeka (YZ) aslında istatistik biliminin, gelişmiş algoritmalar ve büyük veri tabanları aracılığı ile geniş kapsamlı olarak kullanımından ibaret. İnsan zekasının muadili olabilecek yapay bir beyin değil söz konusu olan. YZ’nın insan zekası gibi işleyen bir noktaya gelmesi de mümkün görünmüyor. Ancak günlük hayatı kolaylaştıran istatistik sonuçlarının kapsayıcılığı ve kalitesi sürekli artıyor ve bu teknolojik imkanı pazarlamak için de yapay zeka kavramı ideal bir kavram. Ortada ne zeka var ne de bunun yapay kullanımı. Makine öğrenmesi ve derin öğrenmede insan beyninden esinlenilmesi, kavramın vadettiği gibi bir yapay zekanın oluştuğu anlamına gelmiyor.

Yapay Zekanın gerçekte olduğundan daha gelişkin olduğu ve otonom hale geleceği düşüncesi de aslında bir pazarlama numarası. Bir olgunun mitleştirilmesi insanlık tarihinde sıkça karşılaşılan bir durum. Bugün de biraz şekil değiştirerek bu mitleştirme devam ediyor.

Ancak mitleştirilmesi YZ’nın hayatın bütün alanlarına geriye dönüş olmayacak bir biçimde hakim olduğu gerçeğini değiştirmiyor. YZ’yı kullanabilen ulusların geleceği belirleyeceği gerçeği de artık tartışma konusu değil. Çin’in bir süper güç haline gelmesinde, Batı’yla kapatması imkansız gibi görünen teknik birikim farkını, dijital dönüşüm sayesinde dengelemesi, hatta bu alanda dünyanın öncü ülkesi haline gelmesi belirleyici oldu.

***

19. Yüzyıl boyunca modernizmin ( modernizmle, bir değer atfetmeden bu dönemde yaşanan tüm ekonomik, kültürel, sosyal, siyasal, kültürel, teknolojik gelişmeleri kastediyorum) dünyayı geri dönülmeyecek şekilde değiştirmesi gibi dijitalleşme de bir dönüşüme neden oluyor. Hem de modernizmden çok daha hızlı, yoğun ve kapsayıcı bir şekilde.

Dijitalleşmenin yol açtığı devasa kırılmanın etkileri siyasette kendisini çok bariz şekilde gösteriyor. ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinde, dijital dönüşümün neden olduğu paradigma değişiminin yani Çin gerçeğinin belirleyici bir rolü var. Yine AB ile ABD ittifakında bir kriz düzeyinde olmasa da hissedilir bir sarsıntıya neden olan AUKUS isimli güvenlik işbirliği, yeni dönemde yaşanacak kırılmalar hakkında bir ipucu veriyor.

Hükümet kurma arefesinde olan Almanya’da atılması gerekli öncelikli adımların klima ve dijitalleşme olduğu konusunda bütün partiler ittifak ediyor. Merkel’in korumacı ve uzlaşmacı üslubu siyasi dengeleri sağlamada büyük başarı gösterirken, dijital rekabette Almanya’yı yarışın dışına itmesi yeni yeni hissediliyor. Dijital gündem Almanya’da, dolayısıyla Avrupa’da çok daha yoğun şekilde yer alacak.

***

Diğer devletler kendi ulusal gündemleri ile meşgul olurken, ABD ve Çin’in dev dijital şirketleri dünya ekonomisinin seyrini belirleyecek büyüklüğe ve güce ulaştı. Bugün dünyadaki herhangi bir sektörde Google, Amazon, Facebook, Apple, Baidu, Alibaba ya da Tencent şirketlerinin birinden hizmet almadan faaliyet yapmak nerdeyse mümkün değil. Bu şirketler artık o denli bir büyüklüğe ulaştı ki, dijital rekabet denilirken, bu şirketlerin muadili yeni girişimlerden değil, verdikleri hasarı asgari düzeye indirmekten bahsediliyor.

Türkiye’nin de savunma sanayinde yaşadığı mucizevi gelişmelerin temelinde mühendislik becerileri değil yazılım becerileri yatıyor. Bu örnek bize dijital dönüşümün dünya ile rekabette büyük sıçramalara imkan sağlayan nasıl bir itici güç olduğunu gösteriyor.

Günün sonunda siyasi gerilimden ve kısa vadeli siyasi kazanımlardan başka bir faydası olmayan yerel gündemlerde sıkışıp kalmak yerine, dikkatleri global dengeleri değiştiren dijital dönüşüme yönlendirmek gerekiyor. Dijital dönüşüm istisnasız hayatın her alanını kapsıyor ve hepimizi ilgilendiriyor. Bunun ne kadar erken farkına varırsak, rekabetten o kadar az hasarla çıkarız.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.