Derin stratejik analizler, herkesin hemfikir olduğu teammüller ve kamuoyunun beklentileri siyasette nihai sonuçlara varmaya yeterli olamayabiliyor. Almanya bugünlerde siyasi bir dram sayılabilecek gelişmelere sahne oluyor. Thüringen eyaletinde başbakan seçimiyle ortaya çıkan skandal, Alman siyasetinin üzerinden bir fırtına gibi geçti ve ortaya kimsenin ne şekilde sonuçlanacağı hakkında bilgi sahibi olmadığı siyasi bir kaos bıraktı.
Thüringen Eyalet Parlementosu’nda Almanya’nın liberal partisi FDP’nin adayının aşırı sağcı AfD’nin de oyları ile başbakanlığa seçilmesi, hem Almanya’daki siyasi çürümüşlüğü sergilemesi hem de siyasi partilerin toplumsal dinamiklerin gerisinde kalmasının yaratacağı sonuçları göstermesi adına ibret verici.
Skandalın Alman siyasetinden endişe yaratan birçok boyutu var. Ancak en önemlisi, Thüringen eyaletinde başbakan seçilirken AfD’nin desteğinin olmasında hiçbir sakınca görmeyen CDU ve FDP’li milletvekilleri. Federal düzeyde bir skandal olarak algılanan bu gelişme yerel düzeyde tabii bir siyasi hamle olarak görüldü. Yani FDP ve CDU’nun Thüringen tabanı böyle bir hamlede ahlaki ve siyasi bir sorun görmedi. Yani aşırılık normalleşti.
* * *
Demokrat partilerin uzlaşmaz tutumundan kaynaklanan siyasi boşluğu AfD’nin doldurması, kendi başına bir aymazlık olmasının ötesinde, yaptığı tarihi çağrışımlarla da endişe verici. Nazi Almanya’sında Hitler iddialı bir aktör değilken, kısa süre iktidara gelişi de benzeri bir aymazlığın neticesiydi. O dönemde de demokratik partilerin ve bilhassa sol partilerin uzlaşmaz tutumu Hitler’in iktidarı ele geçirmesindeki en önemli nedenlerden biriydi.
Almanya ekonomik ve siyasi olarak 1930’ların çok ötesinde bir refaha sahip. Hatta dünyanın en iyi ekonomik koşullarına sahip ülkelerden birisi. Buna rağmen siyasette 1930’ları çağrıştıran gelişmelerin yaşanması izahı güç bir durum. Yüksek refah ve demokrasi seviyesine sahip olmak, tek başına demokrasinin korunabilmesi için yeterli olmayabiliyor. Aktörlerin ahlaki sorumlulukları da yerine getirmesi gerekiyor.
Gerekli hassasiyet gösterilmediği zaman işler bir demokrasi bile kolaylıkla krize girebiliyor. Thüringen gibi görece önemsiz bir eyalet federal bir depreme yol açtı. Bu skandal CDU’nun Genel Başkanı ve başbakanlık için en önemli adayı Annegret Kramp-Karrenbauer’in de istifasına neden oldu. Hükümetin CDU kanadı da tıpkı ortağı SPD gibi şu an bir yönetim krizi ve belirsizlik yaşıyor.
* * *
Kısa sürede büyüyüp gelişen AfD, Alman siyasetinden belirleyici bir konuma doğru hızla ilerliyor. Yaşanan krizde AfD’nin başarısından çok diğer partilerin beceriksizliği rol oynamış olabilir. Ancak seçmen nezdinde AfD bu krizden en başarılı sıyrılmış parti konumuna geldi. Ortaya çıktığı günden bu yana kitle partilerinin ve statükonun iflas ettiğini vurgulayan AfD için ideal bir atmosfer oluştu. Ama Alman kamuoyu hala CDU ve FDP’de oluşan krizle meşgul.