Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya köşe yazısında Fazıl Say’ın Truva Sonatı adlı eserini sunacağı Ankara’daki konserine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı davet ettiğini yazdı. Sosyal medyaya güvenecek olursak Sayın Erdoğan’ın da 18 Ocak’ta yapılacak konseri izleyeceği söyleniyor. Türkiye’nin siyasi ve kültürel farklı kutuplarını temsil eden iki şahsiyetinin bu etkinliğin ana aktörü olması etkinliği sıra dışı bir konser haline dönüştürüyor. Fazıl Say artık siyasi polemiklerle gündeme gelmese de sosyal medya hesaplarından ve son olarak yayımladığı kitabıyla, Türkiye’nin siyasi ve kültürel gidişatı hakkında görüşlerini sürekli dile getiriyor.
Say bu paylaşımlardan derlediği “Akılla bir konuşmam oldu“ adlı kitabını geçtiğimiz yıl yayımladı. Muhafazakar kamuoyu Say’ı öncekiyle yıllarda yaptığı hükümet karşıtı açıklamalar ve bir takım tweet polemikleri ile tanıyor. Zaten var olan klasik batı müziğinin kendi toplumuna yabancı, elitist algısı da bu kanaatlere eklenince Say kamuoyunda öteki mahallenin meskunu olarak pek de dikkatle dinlenmedi. Oysa kitabında ve sosyal medya paylaşımlarında düşünsel alışkanlıklarımızı bozacak yeni teklifleri var.
Say, son yıllarda kutuplaşmaya ve polemiğe yol açan siyasi söylem ve üsluptan uzaklaştığını açıkça dile getiriyor. Öte yandan özellikle KHK ile görevlerinden uzaklaştırılan müzisyenlerle olan dayanışması, hukuk, kültür demokrasi vs. gibi konulardaki açıklamaları ilke değil bir üslup değişikliğinin söz konusu olduğunu gösteriyor. Ancak Say’ın eleştiri okları zaman zaman kendi geldiği çevreye de yöneliyor.
***
Hükümetin klasik batı müziğine karşı olduğu, muhafazakar iktidarın batı müziği yapanlara yaşam hakkı tanımadığı kanaatinin hakim olduğu dönemde, Say’ın devlet opera ve balelerini, resmi klasik müzik gruplarını müzikal anlamda eleştirmesi dikkat çekiyor. Say’ın bu gruplara en önemli eleştirisi dünyanın hiç bir yerinde olmayacak şekilde az eser sunmaları, aylarca yıllık tatiller yapmaları ve müzikal anlamda bir artı değer üretmedikleri şeklinde. Hükümeti eleştirdiği takdirde zaten kendisini sorgusuz desteklemeye hazır bir kitleye hamaset satmak yerine, içinden geldiği camiaya öz eleştiri yapması Fazıl Say’ın sanatsal ahlak hanesine yazılması gereken artı bir puan.
Müzikal tartışmaları siyaset üstü bir zemine çekme gayreti, yaşaması muhtemele mahalle lincine rağmen Say’ın ısrarla sürdürdüğü bir tutum. En azında kitabı okuyunca, bitmez tükenmez siyasi polemikler yerine, müzik estetik, günlük yaşam konularının işlendiği akıcı bir metinle karşılayorsunuz. Hele kitabın klasik müzik bilgisine sahip olmadan da keyifle okunur olması Say’ın her ne kadar iddialı olmadığını söylese de yazım diline de başarılı bir şekilde hakim olduğunu gösteriyor.
Say besteleri ve yorumları ile tartışmasız bir dünya sanatçısı. Klişe bir ifade olmakla birlike yerli olanla uluslararası olanı bir araya getirmeyi ve bunu dünyada dinletmeyi başaran nadir sanat insanlarımızdan biri. Eserlerinin tümünden burda bahsetmek mümkün değli. Ancak kitabına da isimini veren Akılla bir konuşmam oldu isimli şarkının yer aldığı Fazıl Say’ın çalıp Seranat Bağcan tarafından icra edilen “İlk şarkılar“ isimli albümü ve Güvenç Dağüstün’ün söyleyip ve Ece Dağıstan’ın piyano ile eşli ettiği “Güz şarkıları“ albümlerine dikkat çekmek isterim.
Say ilk akla gelebilecek Türk şairlerinin şiirlerini güfte olarak kullandığı bu eserlerde, şiirleri bestelemenin ötesinde adeta mısralara müzikle refakat ediyor. Mısralar bir nevi notalarla dile getiriliyor. (Kitapta bunun hangi enstrümanlarla ne şekilde yapıldığına dair açıklamalar var) Bağcan ve Dağüstün de olağanüstü yorumlarıyla bu edebi ve müzikal şölene artı bir lezzet katıyor. Karar gazetesinin edebiyat, şiir ve sanatı sürekli köşesisin taşıyan değerleri yazarlarının bu eserler hakkında ne düşündüğünü açıkaca çok merak ederdim.
Ülkemizi sadece siyaset üzerinde anlamlandırma batağına saplandığımız bu dönemde, Fazıl Say bize dünyayı müzik üzerinden de anlamlandırmaya davete ediyor. Sahici bir tartışmaya hazır olduğunu görüyoruz. İki mahallenin atışmasının üzerine çıkabilecek bu daveti dikkate almak gerekiyor.