Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya ziyareti, iki ülke arasındaki sorunlu atmosferi hissettiren açıklamalar ve tavırlar bir yana, üç yıldır karşılıklı suçlamalar ve diyalogsuzlukla geçen dönemin sona ermesi açısından çok önemliydi. İki ülkenin feragat edemeyeceği ticaret, mülteciler, güvenlik vs. önemli konular, olması gerektiği gibi yani karşılıklı menfaatler bağlamında yeniden aracısız ve imasız konuşulmaya başlandı. Yeni dönem adına sevindirici bir süreç ve hiç şüphesiz iki ülkenin de fayda sağlayacağı bir zemin.
Dikkat çekici olan ise Alman kamuoyunun, özellikle Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier şahsında vuku bulan eleştirel ve ihtiyatlı tutumu. Steinmeier’in, Erdoğan’la yaptığı görüşme sonrasında sorunların ortadan kalkmadığını ancak bu ziyaretin iyi bir başlangıç olabileceğine dikkat çekmesi, Alman tarafında hakim genel ihtiyatlı tavrı gösteriyordu. Alman medyasının, en temel diplomatik kuralları bile tartışma konusu haline getiren yayınlarını burda tekrar dile getirmeye gerek yok.
Sorunlu olduğu düşünülen konularda her iki tarafın da görüşlerini açık bir dille ifade etmiş olması aslında yeni bir başlangıç aşamasındaki ilişkinin daha sağlıklı yürümesi açısından olumlu bir gelişme olarak bile görülebilir. Alman tarafı Türkiye’de hukuk ihlalleri, basın özgürlüğü ve Alman vatandaşlarının tutuklu olmasını hemen her platformda Erdoğan’a aktarırken, Erdoğan da PKK ve FETÖ mensuplarının Almanya’da elini kolunu sallayarak dolaşmasına sıkça vurgu yaptı.
***
İki ülke kamuoylarının on yıllar belki de yüzyıllar içinde birbiri hakkında oluşturdukları ön yargıların, hele son üç yılda yaşanan gerilim hesaba katılırsa, bir anda ortadan kalkması zaten beklenemezdi. Bu ziyaret aslında her iki ülkeye de bir diğerinin toplumsal ve siyasal hassasiyetleri gözetilmeden aynı lisanı konuşmanın mümkün olmayacağını gösteriyor. Karşılıklı beklentiler gerçekleşmeden de ilişkilerin iyi bir hale gelmesi mümkün gözükmüyor. Özellikle Almanya tarafı bu konuda kararlı olduğunu açık ve net bir şekilde dile getirdi.
Siyaset yeni bir başlangıç yaptı. Her iki ülkenin koşulları hesaba katılırsa çok iyi bir başlangıçtan bile bahsedilebilir. Şimdi sıra diğer aktörlerde. Siyaset dışı aktörler de bu zorlu sürece dahil olmalı. Çünkü iki ülkenin ilişkileri, sınırları sadece siyasetle belirlenmeyecek kadar çok boyutlu. Almanya ile çok kısa sürede çözülemeyecek sorunlu alanlar var. Bu da çok dramatik bir durum değil. Unutmamak gerekiyor, bugünkü Avrupa daha yüzyıllardır birbiriyle bitmek tükenmek bilmeyen savaşlar, çatışmalar önyargılar sonrasında bir araya geldi. Bugünkü modern Almanya bile ulus devlet olmadan kendi içindeki devletçiklerle bitmek tükenmek bilmeyen savaşlar yaşadı.
İki ülkenin strese dayanıklı siyasi kabiliyetleri ve tarihi tecrübeleri sorunlu dönemlere takılıp kalmamaya fazlasıyla müsait. Şimdi de bizim hamaset kolaylığından, sıyrılıp ilişkilerin ortaya çıkardığı meydan okumayı kabul etmemiz gerekiyor. Uzun ince bir yola girdik ve bu kez öngörülebilir kazalara yeniden uğrama lüksümüz kesinlikle yok.