Cumhuriyet tarihinin hiç tartışmasız en önemli ve iddialı projelerinden birisi 2023 Eğitim Vizyonu. Her ne kadar bu vizyonun kamuoyuna duyurulduğu toplantıya, projenin hamisi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bizzat katıldıysa da, konu Kaşıkçı, Andımız, Cumhur İttifakı gündemlerinin gölgesinde kaldı. Bu belki talisizlik gibi görünüyor ama bir şans olarak da düşünülebilir. Proje hiç olmazsa kazasız, belasız ve hasarsız kamuoyuna aktarıldı. İlk intiba, daha sonra telafisi mümkün olmayan bir algıdır. Sağduyulu ve nesnel değerlendirilmek zorunda olan böylesi önemli bir vizyonun daha ilk günden siyasi polemik ve çatışmaların konusu olmaması hayırlı bir başlangıç sayılabilir.
Eğitimde ideolojik değil pedagojik temellere dayanan bir paradigma değişimi iddiasında 2023 Eğitim Vizyonu. Milli Eğitim Bakan Ziya Selçuk’un tabiriyle eğitim bir ekosistem olarak görülüyor ve bu sistemin öğretmen, öğrenci, veli, yönetici, okul ve çevreden oluşan alt bileşenleri için eş zamanlı dönüşüm süreci öngörülüyor. Projenin ayrıntılı olarak tanıtıldığı 128 sayfalık metni, neredeyse her bir sayfası köklü bir zihniyet ve eylem değişikliğini öngördüğü için bu yazıda tamamıyla değerlendirmek mümkün değil. Ancak metnin hem derinlikli bir felsefi temele hem de somut eylem ve değişikliklere dayalı içeriği , paradigma değişimi iddiasını ikna edici argümanlarla temellendiriyor.
Eğitim vizyonunun Türkiye’de her dönem şahit olduğumuz açılım, yenilik projelerinden önemli farkı günü kurtarmaya yönelik yasal değişiklikler aracılığı ile mucizeler vadinde bulunmaması. Bunun yerine, başarısı ancak tüm aktörlerin mesajı kavrayıp, katkı sağlaması ile mümkün olan orta vadeli (üç yıllık) bir dönüşümü öngörmesi. Bu da metne, sunduğu somut teknik yeniliklerle birlikte sahici bir karekter kazandırıyor. Arzulanan değişikliklerin tam olarak gerçekleşmesi için aslında üç yıl çok kısa bir süre. Ama Türkiye koşullarında kamuoyunu bundan daha uzun süreli bir proje ile ikna etmek mümkün değil.
Vizyonun getirdiği en önemli yeniliklerin başında ders sayılarının azaltılarak, öğrencilerin bireysel yeteneklerine ve mizacına uygun alanlarda, kişisel bilgi ve becerilerinin, bu pedagojik formasyona sahip öğretmenlerin refakatiyle verilmesi geliyor. Elbette temel becerilere ilişkin zorunlu dersler yine olacak. Ama merkezin belirlediği standart bir müfredat sanki Türkiye’deki bütün öğrenciler homojen bir yapıya sahipmiş gibi öğrencilerin zihinine boca edilmeyecek. Ana okulundan başlamak üzere (Ana okulu da yasal zorunu eğitimi süresine dahil ediliyor) lise bitene kadar öğrenciler, şahsi ilgi ve becerilerine göre bir nevi bireysel bir refakatla eğitilecek. Bu anlayışı Bakan Selçuk’un şu sözleri güzel ifade ediyor: ’’Müfredat kelimesinin kökü “fert”ten gelir. O fert çocuktur, öğrencidir, onun içinde saklı olan cevherdir’’
Okullar da bu yeni ihtiyacı karşılamaya müsait bir nevi özerk kurumlar haline getiriliyor. Metindeki ifadesiyle ‚‘’… içinde bulundukları koşul ve öncelikler dâhilinde gelişmelerini sağlayacak bir “Okul Gelişim Modeli” hayata geçirilecek…. her bir okulun kendi hazırlayacağı Okul Gelişim Planı, yıllık bazda merkez teşkilatla birlikte izlenecek ..’’ Yine her okulda açılacak Tasarım ve Beceri Atölyeleri, okulları sadece merkezi müfredat veren kurumlar değil, öğrencileri yaşamın gerçekleri ile uyumlu, mizaç ve kabiliyetelerine uygun mesleklere hazırlayan ve yönlendiren kurumlar haline getiriyor.
Yapay Zekanın meydan okumasına verilen zekice cevap, vizyonun en dikkat ve taktire şayan unsurlarından birisi. Yeni vizyon teknik anlamda dijital bir temel üzerine kuruluyor. Hem öğrencilere, hem öğretmenlere gelecek üç yıl içinde ilkokul düzeyinden başlamak üzere kodlama, 3D tasarım, bilişim teknolojileri eğitimi verilecek. Vizyonun dijital dönüşüm konsepti ayrı bir yazı konusu. Ancak gerek müfredat gerekse idari alanın, kullanışlı bir dijital altyapıya kavuşturulması, öğrencilerin eğitim kalitesinin ölçülmesi için bireysel dijital profiller oluşturması, devasa veri bankları oluşturularak, eğitimde yapay zekadan somut ve etkin bir şekilde istifade edilecek olması, zikredilmesi gereken ana başlıklar.
Projenin müdürler, öğretmenler, öğrenciler ve veliler olmak üzere dört önemli ayağı var. Öğrenci ve velilerin bu yenilikçi konsepten şikayetçi olmaları için geçerli bir neden yok. Ancak ciddi bir dönüşüm ve liyakat anlayışı getirecek vizyonun personel ayağının, statüko duvarlarına çarpması tehlikesinin gözardı etmemek gerekir. Gerçi personel için meslek içi eğitim, tezsiz yüksek lisans, ek ücret, yeni kariyer imkanları ,yasal statünün iyileştirilmesi gibi yenilikler öngörülüyor. Ancak 900 bin öğretmen ve 18 milyon öğrenciden bahsetiyoruz. Projenin personel dönüşümü ayağında yapılacak bir hata bu hayalin yok olmasına neden olabilir.
***
Türkiye, ilk kez sadece şartlar kendisini zorladığı için değil, aynı zamanda çevre koşullarını da doğru okuduğu için gerçekçi ve yenilikçi bir eğitim vizyonu ortaya koyuyor. Buna bir devrim demek daha yerinde bir tanımlama olur. Eğitim ile ilgili hem söylem hem eylem ve hem de fiziksel şartlar kökünden değiştiriliyor. Dünya ile (Dünyanın gelişmiş ülkeleri ile) eş zamanlı bir eğitim atağı başlattık. Dördüncü Sanayi Devrimi bağlamında büyük bir paradigma değişimi, bütün gelişmiş ülkeler için de bir mecburiyet ve henüz çok az ülke bu vizyonu ortaya koyabilidi. Türkiye, gerçekleştirilmesi durumunda ki, gerçekleşmesine karşı hiç bir ciddi engel yok, dünyadaki sayılı ülkelerden birisi olacak bir hamle yaptı. Tarih bize eşsiz bir fırsat sunuyor. Bu dönüşüm hepimizi ilgilendiriyor ve hepimiz bu dönüşümü izlemek, anlamak, eleştirmek ve katkı sunmakla mükellefiz.