Deprem polemikleri ve yapıcı akıl

Mikdat Karaalioğlu

Ürpertici de olsa gerçek şu ki deprem medya ve siyaset tarafından çoktan seçim propagandası haline dönüştürülmüş durumda. Devletin depremde yetersiz kaldığını söyleyenlerle, devletin ilk andan itibaren her şeye hakim olduğunu söyleyenler arasında dozu gittikçe daha da artacak bir söylem üstünlüğü mücadelesi var.

Hükümetten hatalarını itiraf edeceği, en azından bunu dile getirenleri hain olarak suçlamayacağı bir sağduyuyu beklemek saflık olur. Aynı şekilde muhalefetin de hataları bahane ederek, devletin bütün aşamalarda çaresiz kaldığı propagandasından feragat edeceğini düşünmek gerçekçi değil.

Ama Türkiye’nin önünde cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yaşadığı en büyük meydan okuma var. Bunun müsebbibi de sadece hükümetler değil, yüzyıllardır beslediğimiz açgözlülüğümüz ve öngörüsüzlüğümüz.

***

Elbette hükümetin suçlanacağı birçok konu var ama depreme karşı tüm tedbirleri alan hiçbir iktidarın, yönetmelikleri tavizsiz uygulayan hiçbir belediyenin seçim kazanamayacağı gerçeğini de kendimize itiraf etmemiz gerekiyor. Toplumun tüm kesimlerinin ittifak edeceği yapısal bir dönüşümden bu zamana kadar çok uzaktayız ve bunun yegane müsebbibi de hiçbir zaman tek başına hükümetler olmadı.

Yaşanan karmaşada yine eski polemiklere sarılıp siyasi fayda peşinde koşmak yerine, yapıcı çözümler aramak atılacak en akıllı adım olacak. Aynı tepkileri vererek farklı sonuçlar elde edemeyeceğimiz hikmetini artık ortalama bir sosyal medya kullanıcısı bile biliyor.

Türk halkı tüm olumsuz koşullara rağmen (ekonomik krizin içinde olduğumuzu unutmayalım) olağanüstü bir destek ve dayanışma gösterdi. Bu ruh halinin hamaset ve duygusallığa kapılmadan tahlil edilmesi gerekir ki bu şimdilik konumuz değil. Devletin imkanları, hükümetin kriz yönetme becerisi tartışmalı olsa da, çok az ülkeye nasip olacak olağan üstü bir mili dayanışma ruhumuz var. Anlaşılan o ki milletimiz suiistimal edilmediğine emin olduğu an, verdiği desteğin kat kat fazlasını sunmaya hazır.

***

Şimdi siyasetin de bu düzeye çıkması gerekiyor. Bu dayanışma ve fedakarlığın önünü açacak sağduyu ve ferasete ihtiyaç var. Hem iktidar hem muhalefet çevresinde nefret saçanlara değil yapıcı olan, gönüllere giren şahsiyetlere ihtiyacımız var.

Almanya 1945 senesinde her tarafı bombalarla koca bir enkaz haline gelmiş perişan bir ülkeydi. Kolları sıvayıp işe koyulduktan 10 sene bile geçmeden dünya ekonomi literatürüne ekonomik mucize olarak geçen devasa gelişmeyi gerçekleştirdi. Bunu üretim tesislerinin çoğu bombalanmış, çalışan erkek nüfusunun çoğunu savaşta kaybetmiş bir ülke olarak yaptı. Ekonomistler bu mucize için birçok neden sıralıyor. Ancak en önemli nedenin Alman halkının savaş sonrası refaha ulaşmak için gösterdiği olağanüstü çaba ve gayret olduğunda hemfikirler.

Türkiye Almanya’nın 1945’de sahip olduğu imkanların çok daha fazlasına sahip. Bu deprem felaketi aslında yıllardır belki de yüzyıllardır ihmal ettiğimiz yapısal dönüşüm için bir fırsat olabilir. Felaketi siyasi ikbal vesilesi olarak gören müptezel zihniyeti enkaza gömüp yapıcı ve onarıcı aklı rehber edinebilirsek biz de bir Türk mucizesi gerçekleştirebiliriz. Ne denli bir potansiyele sahip olduğumuzu milyonlarca gönüllü bize bir kez daha hatırlattı. Şimdi bu cevheri işleyecek, harekete geçirecek, yol gösterecek öncülere ihtiyacımız var.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (11)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.