BRICS Batılı birlik, ittifak ve kurumlara muadil olabilecek bir güç merkezi haline gelebilecek mi? Güney Afrika’nin Johannesburg kentinde üye ülkelerin liderlerinin de katıldığı BRICS zirvesinde, Arjantin, Mısır, Etiyopya, İran ve Suudi Arabistan’ın da üyeliği kabul edilmesiyle birliğin gücü ve etki alanı hakkındaki beklentiler arttı. Birliğin daha önce BRICS olan ismi de BRICS plus olarak değişti.
Zirvenin başında hiçbir gerekçe göstermeden, yapacağı konuşmayı iptal eden ve bunu toplantı saatinde açıklayan Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in yarattığı şaşkınlık ve ülkesinin prestijine uygun bir protokolle karşılanmadığını düşünen Hindistan Devlet Başkanı Narendra Modi’nin zirve için geldiği Johannesburg’ta uçaktan inmeyi reddetmesi gibi mini krizler daha zirvenin başında kafaları karıştırdı.
Bu ufak protokol ve organizasyon kazaları bir yana kurulduğu 2000 yılında dünya ekonomisinin yüzde 7,7’lik bir kısmına hükmeden BRICS ülkeleri şu anda yüzde 25’in üstünde bir ekonomik güce ulaşmış durumda. Yeni altı üye ile birlikte bu rakam 29,2’ye çıktı. Dünya nüfusunun yüzde 40'ı da BRICS ülkelerinde yaşıyor. Bu Batı’nın ekonomik ve jeostratejik hakimiyetine karşı bir alternatif oluşturmak isteyen birlik için küçümsenemeyecek bir potansiyel.
***
BRICS’in uzun vadede alternatifi olmayı hedeflediği G7 ülkeleri ise dünya ekonomisinin yüzde 45’lik kısmına hükmediyor. Son yirmi yılda dünyadaki ekonomik dengelerin ne denli değiştiğini görmek açısında G7’nin 2000’li yılların başında sahip olduğu oranın yüzde 65 olduğunu hatırlamakta fayda var.
BRICS ülkeleri sahip oldukları ekonomik güce rağmen stratejik olarak farklı hedefleri hatta birbirleriyle kısa vadede çözülmesi güç çatışmaları var. BRICS’in kuruluş üyeleri Brezilya, Hindistan ve Güney Afrika diğer üyeler Rusya ve Çin'in aksine ideolojik anlamda kendilerini Batı’ya karşı konumlandırmış değiller. BRİCS’in kanaat önderliği hatta fiili liderliği gibi bir misyonu kendine yükleyen Çin’in Hindistan’la sınır anlaşmazlıkları var. Hindistan ayrıca Çin’in Asya’daki yayılma politikalarına karşı ABD ve diğer Asya ülkeleri ile işbirliği içinde. Yani iki ülke hem bir işbirliği için de hem de birbirlerine karşı ciddi rakip.
Birliğe yeni dahil olan ülkeler de hem Batı ittifakı kurumları ile sıkı ilişkiler için de hem de kendi aralarında sorunları olan ülkeler. Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin ABD ile ilişkileri ile yeni üye İran’ın menfaatlerinin bir birlik haline gelmeye ne kadar imkan sağlayacağı belirsiz.
***
BRICS projesinin baş aktörü Çin, Dünya Bankası ve IMF’ye alternatifi olarak New Development Bank’ı kurdu. Ama pandemi sonrası ekonomik durgunluk yaşayan Çin’de bu bankanın cazip bir alternatif haline gelmesi zor görünüyor. Öte yandan ABD ve AB pazarı Çin için BRICS pazarından çok daha kıymetli. Çin geçtiğimiz 12 ayda ABD ve AB’ye bir trilyon doların üzerinde ihracat yaparken, BRICS ülkelerine 300 milyar dolarlık ihracat yapabildi.
BRICS’in Batı’ya bir alternatif olmak konusundaki diğer açmazı ise Rusya hariç hiçbir üyesinin Batı dünyası ile ilişkileri koparmak gibi bir niyetinin olmaması. Hemen bütün lidereler son zirvede bu gerçeğin altını çizdi.
BRICS’in ortak bir para birimi ile ticaret yapma projesi de kısa vadede gerçekleşmesi mümkün olmayan bir işbirliği adımı. Zira BRICS daha henüz ortak bir serbest ticaret alanı bile oluşturabilmiş değil. Bu hedef de kısa vadece gerçekleşmesi mümkün olmayan bir iyi niyet girişiminden öte bir anlam taşımıyor.
***
Çin’den ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yiyor. Batı dünyası da orta vadede yeni bir kutup olması muhtemel BRICS’e karşı üye ülkelerle siyasi ve ekonomik ilişkilerini güçlendiriyor. G7 liderleri BIRCS ülkelerini ziyaret ediyor ya da yeni projeler ve işbirliklerini ihdas ediyor.
BRICS’e katılan yeni ülkelerden sonra 40 yeni ülke de katılmak istediğini açıkladı. Türkiye de üyeliği ilgi duyuyor. Batı ittifakına karşı alternatifler arayan ülkeler için yeni bir cazibe noktası oluşuyor gibi. Ancak BRICS’in dünya düzenini değiştirebilecek bir yapıya dönüşmesi mümkün gözükmüyor. Belki birçok ülkenin kendi başına cevap vermesi imkansız meydan okumalara karşı diğer ülkelerle ortak noktalar bulmaya çalışacağı bir birlikten söz edilebilir. Bu da üye sayısı arttıkça daha az mümkün olabilecek bir opsiyon.