Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması Batı dünyasında sadece askeri ve ekonomik dayanışmayı tetiklemedi aynı zamanda bir değerler dayanışmasına yol açtı. Ukrayna’nın mücadelesi Batı değerleri adına sembolik bir karakter kazandı ve tarihi bir dönüm noktası oldu. Batı’da benzeri bir değer ittifakı 19. yüzyılın başlarında Yunanistan’ın bağımsızlık mücadelesi esnasında yaşanmıştı.
Bağımsızlığını 1828 yılında Edirne Anlaşması ile resmen elde eden Yunanistan, 19. yüzyılın başlarında Avrupa’da hatta Avrupa dışı ülkelerde de Batılı değerlerin dünya hakimiyetini gösteren sembolik bir karaktere dönüşmüştü.
Rönesansla başlayıp aydınlanmayla zirve yapan, Batı kültür ve medeniyetinin Hıristiyanlığa değil Antik Yunan kültürüne dayandığı düşüncesi, Avrupa’da tiran yönetimlere karşı oluşan muhalefetle birleşince, Yunanistan’daki bağımsızlık mücadelesi insanlığın kurtuluşunu simgeleyen bir harekete dönüştü.
***
Fransa ve İngiltere gibi ülkelerin Rusya’nın etki alanını genişleteceği gerekçesiyle önceleri prensip olarak karşı çıktığı Yunanistan’ın bağımsızlığı, on yıllar içinde hem kamuoyunun baskısı hem de Osmanlı’nın zafiyetleri nedeniyle önlenemez bir hale geldi.
Avrupa kamuoyu Yunanistan bağımsızlık mücadelesini o denli içselleştirmişti ki başta İngiltere olmak üzere Almanya, Fransa’dan ve diğer Avrupa ülkelerinden sayısız gönüllü entelektüel, üniversite öğrencisi ve maceracı Osmanlıya karşı savaşmak için Yunanistan’a geldi. Ayrıca hemen tüm Avrupa ülkeleri ve ABD’de Yunanistan’a destek komiteleri kuruldu.
Bu entelektüel desteğin en şöhretli ismi hiç şüphesiz İngiliz şair Lord Byron du. Byron destek için geldiği Yunanistan’da 1924 yılında muhtemelen kan zehirlenmesinden hayatını kaybetti. Ancak bu ölüm onu daha da efsaneleştirdi ve peşinden başka gönüllüler gelmeye başladı.
***
Yunanistan’a destek o denli artmıştı ki Haiti’den bile gönüllüler Yunanistan’a geldi. Ülkelerindeki kölelik sistemine başkaldıran Haitili gönüllülerin yaşadığı trajik kader de dönem hakkında ilginç fikir veriyor. Gönüllüler gemilerle geldikleri Yunanistan’da Yunan korsanların baskınına uğradı ve köle olarak satıldı.
Bu türden hayal kırıklıklarını Avrupa’dan gelen destekçilerin çoğu yaşadı. Yunanistan‘da Avrupa medeniyetinin öncüsü yüksek Helen kültürünün mensuplarını bulacağını düşünen Avrupalılar hiç bir kural tanımayan acımasız çeteler, bağımsızlık mücadelesini kendi etkinlik alanı mücadelesi haline getirin aşiretler, demokratik ve insani değerlerle hiç bir alakası olmayan askerlerle karşılaştı.
Bağımsızlıktan daha çok kendi menfaatleri için mücadele eden bu güruh Batı aydınları için bir hayal kırkılığı idi. Bir İngiliz gönüllü anılarında “Geldiğinizde Yunanistan’da antik Yunan felsefinden şahsiyetlerle karşılaşacağınızı umuyorsunuz. Ama giderken Newgade’deki (en büyük Londra hapishanesi) mahkumların bile bunlardan daha ahlaklı olduğunu görüyorsunuz“ ifadelerini kullanıyor.
***
Gerçekte de eli kanlı çeteler ve düzensiz birlikler birçok katliama imza attı. İngiliz tarihçi ve Yunan hayranı George Finlay, Tripoli kentinin Yunanılar tarafından ele geçirilmesi esnasında yaşanan Türk/Müslüman katliamını şöyle anlatıyor: ‘‘Kadınlar ve çocuklar öldürülmeden önce işkenceye uğruyordu. Yunanlılar kenti almalarından 48 saat sonra çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 2 bin Müslümanı yakında bulunan bir kanyona götürüp hepsini öldürdüler“
Batılı kaynaklara göre 1821 yılında Yunanistan’ın güneyindeki Mora yarımadasında yaşayan 40 bin Türk’ten 15 bini katledildi. Katledilen Türkler gündem olmazken Yunan kurbanlar Batı kamuoyunda geniş şekilde yer alıyor ve Osmanlıya karşı olan düşmanlık körükleniyordu.
Özellikle Sakız adasında çetelerin Osmanlı Garnizonunu basması üzerin adaya 1822 yılında çıkarma yapan Osmanlı ordusunun on binlerce Yunanlıyı öldürdüğü haberi Batı kamuoyunda büyük etki yaptı. Fransız ressam Eugene Delacroix’in çizdiği Sakız Adası Katliamı isimli resim Avrupa’da Yunan sempatisini destekleyen önemli araçlardan birisi oldu. Bu olay Yunan bağımsızlık hareketindeki önemli kırılma anlarından birisiydi.
***
Yunan bağımsızlık hareketi, Avrupa’da uluslaşma düşüncesinin gelişmesi ve olgunlaşmasında her zaman başvurulan bir anlatı halini aldı. Osmanlı’dan bağımsızlığını kazanan ilk ülke olan Yunanistan Osmanlı’dan çıkan tüm ulus devletler için de esin kaynağı oldu.