Batı kamuoyunda Putin anlatısı

Mikdat Karaalioğlu

Rusya’nın Ukrayna’da yapacağı hamleleri öngöremeyen Batı kamuoyu bir hayli tedirgin. Olan biteni anlamlandırmaya çalışırken, tek adam Putin anlatısı, teorilerin merkezinde yer alıyor. Ukrayna krizi üzerinden yaşanan kanaat egemenliği savaşlarının Batı için önemli bir temsili özelliği daha var. Rusya’ya sınırları gösterilemezse ondan daha büyük bir güç olan Çin’in önü hiç alınamaz.

Böylesi bir tarihi dönüşüm tazyiki altındayken, Batı kamuoyunun Putin’i nesnel olarak değerlendirebilmesi pek mümkün değil. Rusya lideri sayısız makale ve yorumlarda bir yandan öfkenin merkezi haline gelirken öbür yandan da kaçınılmaz olarak efsaneleştiriliyor.

Putin, iktidarının 23. yılında olmasına rağmen gücünden hiçbir şey kaybetmiş değil. Bilakis yıllar içinde gittikçe daha da güçlü hale geldi. Batı Rusya’yı sadece bir bölgesel güç olarak görmek isterken, Putin önderliğindeki Rusya global bir aktör olduğundan emin ve bunun da takdir edilmesini istiyor.

***

Alman medyasındaki yaygın düşünceye göre Putin, Batı’nın Rusya ile olan mücadelesinin temelinde ekonomik nedenler olduğunu düşünüyor. Güçlü bir Rusya görmek istemeyen Batı’nın, sürekli engeller çıkardığı ve suni gerilim yarattığına inanıyor. Yani insan hakları, demokrasi, çoğulculuk, hukuk vs. gibi eleştiriler Putin’e göre sadece birer bahane. Dolayısıyla Rusya’ya bu yönde yapılan eleştirileri ciddiye almıyor.

Süddeutsche Zeitung gazetesinde yer alan bir yoruma göre Putin ulusalcı emperyal demokrasi düşmanlığı için bir marka haline gelmiş durumda. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban da Putin’den esinleniyor.

Putin iktidarının ilk yıllarında Rusya’yı demokratik, Avrupalı, hukuk kurallarına ve güçler ayrılığı prensiplerine saygılı bir ülke olarak düşünüyor ve bunu çevresine aktarıyordu. Ancak bu görüşlerinde samimi olmadığı yıllar sonra ortaya çıktı. Putin çevresindekilerin ne duymak istediğini çok çabuk kavrıyor ve duymak istediklerini söylüyor. En azında iktidarının ilk yıllarında bir istihbaratçı stratejisi olan bu yöntemi sıkça kullanmış.

***

Putin’in tüm popülist ve otoriter tutumlarına rağmen gerçekçiliği de gözlemcilerin hemfikir olduğu bir nokta. Sovyetler Birliği’nin dağılmasını 20. Yüzyılın en büyük jeopolitik trajedisi olarak nitelendiren Putin ‘’Sovyetler Birliği’nin bitmesine üzülmeyenin kalbi yoktur. Onu geri getirmek isteyenin ise beyni yoktur’’ ifadesini kullanıyor.

Putin, bireylerin yaşamlarından çok daha önemli, güçlü bir devlet doktrinine inanıyor. Ona göre devlet yanılabilir, hatta Stalin örneğinde olduğu gibi insanlara acılar bile verebilir ama asla haksız olamaz.

Muhalifleri üzerinde Putin hakkında doğru bir kanaate sahip olmanın ne kadar sağlıklı olabileceği tartışılır ama şu anda Amerika’da sürgünde yaşayan eski Rusya Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Sergej Alexaschenko’nun mezkur gazeteye yaptığı açıklama dikkate değer: ‘’Kendisini Mesih olarak görüyor. Rusya’ya tanrı tarafından bahşedildiğini düşünüyor. İktidarda ne kadar uzun kalırsa ülke için o kadar iyi olacak inancına sahip’’

***

Spiegel dergisindeki bir yorumda ise Putin sisteminde kesin olan sadece bir şey var o da her şeye kendisinin karar verdiği görüşü yer alıyor. Rusça’da Samoderschawije (öz yönetim-otokrasi) olarak isimlendirilen bu sistem hiçbir kurala tabi olmayan Çarlar tarafından da kullanılıyordu.

Alexaschenko, Putin sistemini ancak bir şahsa uyabilecek özel kesim bir elbiseye benzetiyor. Bu sistem ne geliştirilebilir ne de yenilenebilir sadece ikame edilebilir. Sistemde ufak bir değişiklik her şeyin çökmesine neden olur. Dolayısıyla her şeyin olduğu gibi kalması gerekiyor. Putin’in şu ünlü sözü bu anlamda çok manidar: ‘’Rusya bir proje değil bir kaderdir’’

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (17)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.