Siyaset bilimciler ve gözlemciler Avrupalıların AB Parlamentosu seçimlerinin önemini taktir edememesinden yakınır. İklim krizi, yapay zeka, global düzen, ekonomi rekabet ve göç, ulusal parlamentoların gücünü aşan küresel ölçekli sorunlar ve bu konularda ortak hareket ekseni AB tarafından belirleniyor.
Bugün yapılacak seçimlerde Avrupa Parlamentosu’na 720 milletvekili seçilecek. AB Parlamentosu klasik parlamentolar gibi yasama görevi görmüyor. Yani yasa teklifinde bulunamıyor. Bu görev başında Ursula von der Leyen’in olduğu AB Komisyonu’na ait. AB Komisyonu’nun her üye ülkeden bir komiser de bulunuyor.
Bu yönü ile AB denilince ilk akla gelen kurum ya da kişi AB Komisyonu Başkanı oluyor. Forbes dergisinin Ursula von der Leyen’i iki kez üst üste dünyanın en güçlü kadın seçmesiyle, bu unvan artık siyasi çevrelerde de onunla birlikte anılıyor.
AB Parlamentosu seçimlerinde beklendiği gibi aşırı sağ güçlense dahi yeniden komisyon başkanlığına aday olan von der Leyen’in tekrar başkan olmasına nerdeyse kesin gözüyle bakılıyor. Bu ay yapılacak AB liderleri zirvesinde de Ursula von der Leyen’in adaylığı liderlerin çoğu tarafından resmen desteklenecek.
AB Parlamentosu’nda aşırı sağcıların oylarının artması halinde bile von der Leyen’in seçilmesi ihtimali, AB’deki dengelerin değişmeyeceği anlamına gelmiyor. Buradaki sorun AB Parlamentosu’ndaki oylamalarda aşırı sağın güç kazanması ve sonuçlara etki etmesinden daha çok, aşırı sağ dalganın ulusal parlamentolarda ve dolayısıyla ulusal siyasette yol açacağı değişimler.
Yani güçlenmesi beklenen aşırı sağ, AB genelinden birlikte hareket etme kabiliyetine ulaşırsa, bu başta Almanya ve Fransa olmak üzere siyaset üzerinde sahip olduğu oyların çok üzerinde bir etki yapmasına yol açabilir.
Seçimler sonrasında endişe edilen, elde edilecek oranlardan daha çok aşırı sağın siyasette paradigma değişimine yol açabilecek bir dalgalanmaya yol açma potansiyeli. Gerçi anayasal kurumlar, üniversiteler, sanayi bir oldu bittiye karşı artık uyanık durumda ve yasal mevzuat da bunu engellemeye uygun. Ancak aşırı sağın yükselmesi global rekabetin belirleyici olduğu bir dönemde AB’nin hareket hızını hissedilir bir şekilde engelleyebilir.
Bu yönüyle AB Parlamentosu seçimleri “kader ve istikamet’’ seçimleri olarak nitelendiriliyor. Yaklaşık 360 milyon Avrupalı 720 milletvekilini seçecek.
Avrupa Parlamentosu’nda aşırı sağcı partilerini işini kolaylaştıran en önemli faktör seçimlere katılım oranının düşük olması. Gerçi 2019’ da yapılan seçimlerde bu oran yüzde 50,66 gibi bir düzeye (2014’de yüzde 42,61) çıkmıştı. Ancak ulusal seçimlere kıyaslandığında çok düşük bir oran.
Medya bu seçimleri aylar öncesinde konu etti ve bir “kader seçimi’’ mertebesine yerleştirdi. Belki Avrupa’nın kaderi bu seçimle değişmeyecek ama seçim Avrupa’da çok şeyi değiştirecek.